Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

a menace, a denunciation of ill

listen to the pronunciation of a menace, a denunciation of ill
الإنجليزية - التركية

تعريف a menace, a denunciation of ill في الإنجليزية التركية القاموس.

threat
(Otomotiv) dış

Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı. - Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.

threat
tehdit

Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor. - Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.

Darbeler siyaseti tehdit edebilir. - Coup d'états can threaten the politics.

threat
{f} tehdit et

İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi. - The labor unions had been threatening the government with a general strike.

Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi. - Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.

threat
tehlike işareti
threat
gözdağı
threat
{i} tehlike: This poses a threat to our silk industry. İpek sanayimiz için bir tehlike bu
threat
{i} tehlike

Fırtına tehlikesi var. - There is a threat of a storm.

Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir. - Meteor strikes are a serious threat.

threat
{i} korkutma

Kimse Tom'un gözünü korkutmadı.. - No one threatened Tom.

threat
{i} adak
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} threat
{n} thret
a menace, a denunciation of ill
المفضلات