Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
We have the extra-large size, but not in that color.
- Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
Tom and Mary didn't like each other at first. However, they eventually became good friends.
- Tom ve Mary başlangıçta birbirlerini sevmediler ama sonunda iyi arkadaş oldular.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
We hurried to the station only to miss the train.
- İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.