a long time

listen to the pronunciation of a long time
الإنجليزية - التركية
uzun süre

Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek. - It will take a long time to suppress the revolt.

Onlar uzun süredir burada yaşıyor. - They have lived here for a long time.

age
{i} devir
long time
(Bilgisayar) uzun saat
age
yaş

Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez. - Wisdom does not automatically come with age.

Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur. - His niece is attractive and mature for her age.

age
rüşt

Henry bu mart ayında rüştünü ispatlayacak. - Henry will come of age this March.

age
ihtiyarlamak
age
ihtiyarlatmak
age
çağ

Biz atom çağında yaşıyoruz. - We are living in the atomic age.

Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz. - We often hear it said that ours is essentially a tragic age.

long time
uzun zaman

Ondan uzun zaman haber alamadılar. - They haven't heard from him in a long time.

Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı. - His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.

a time
in a time
a time
günlerden bir gün once upon
a time
evvel zaman içinde once upon
age
eskit

Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir. - If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.

age
{i} erginlik
age
{f} yaşlanmak

Yaşlanmaktan kaçamazsın. - You can't run away from age.

Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir. - Ageing isn't good, but the alternative is no better.

age
(Tekstil) buharlamak
age
çoktan beri
age
(isim) yaş; asır; devir, çağ; erginlik, reşit olma; yaşlılık
age
{f} yıpratmak
age
dark ages karanlık devirler
age
chronological age kronolojik yaş
age
under age reşit olmamı
long time
uzun süre

Onlar uzun süredir burada yaşıyor. - They have lived here for a long time.

NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür. - NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.

الإنجليزية - الإنجليزية
age

It's been ages since we last met. - It's been a long time since we last saw each other.

I haven't heard that joke in ages. - I haven't heard that joke in a long time.

blue moon
donkey's years
donkey's ears
long time
Used as part of greeting of two people who have not been in contact for a long time
long time
extended period of time, lengthy period of time
long time
a prolonged period of time; "we've known each other for ages"; "I haven't been there for years and years
a long time

    الواصلة

    a Long time

    التركية النطق

    ı lông taym

    النطق

    /ə ˈlôɴɢ ˈtīm/ /ə ˈlɔːŋ ˈtaɪm/

    فيديوهات

    ... a long time, I think, to re-establish its ability to deliver basic services, but what ...
    ... that ' that has existed in this country for ' for a long, long time and has produced ...
المفضلات