Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
- He sat on the bench and crossed his legs.
Molada bacaklarımı germek için kalktım.
- During the intermission I got up to stretch my legs.
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
- Marijuana is now legal in Colorado.
Her iki bacağımı kırdığım dan beri koltuk değneği kullanıyorum.
- I'm on crutches since I broke both my legs.
Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.
- Tom took a bottle of pink pills out of his pocket.
Resim bir iğne ile tutturuldu.
- The picture was held on by a pin.
Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
- You could've heard a pin drop.
Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
- You could've heard a pin drop.
Bir toplu iğne düşüşünü bile duyabilirdin.
- You could have heard a pin drop.
Benim ellerim ve ayaklarım şişti.
- My hands and legs are swollen.
Ayakları kırık sandalyeleri at.
- Throw away the chairs whose legs are broken.
Pinokyo'nun bacakları o kadar sertti ki onları hareket ettiremiyordu.
- Pinocchio's legs were so stiff that he could not move them.
Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.
- Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion.
Dan won't be able to come to the party, since he broke his leg last week and is now on crutches.
... You've got a leg up on a lot of folks. ...