Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- This desk was too heavy for Patty to lift.
Bir parmağını bile kaldırmazdı.
- He wouldn't even lift a finger.
Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
Polis kutuyu dikkatlice kaldırdı.
- The policeman lifted the box carefully.
Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.
- Yoshio helped me lift the box up.
Onlar buzdolabını kaldırmak için bana yardım ettiler.
- They gave me a hand to lift the fridge.