a human being

listen to the pronunciation of a human being
الإنجليزية - التركية

تعريف a human being في الإنجليزية التركية القاموس.

human
insan

GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir. - Products with GMO are dangerous to human life.

İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur. - A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.

human
insani

Adam sempati gibi insani değerleden yoksundu. - The man was devoid of such human feelings as sympathy.

Yaşamayı sürdürmek için tek yolumuz insani dayanışmadır. - Human interdependence is our only way to survive.

human being
insan

İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil. - On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.

İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7. - Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.

human being
adam
human
insana ilişkin
human
beşer

Tarih beşeri bilimlerin bir dalıdır. - History is a branch of the humanities.

Beşeri bilimlerde bir otoritedir. - He is an authority on the humanities.

human being
beşer
human being
beniâdem
human
insancıl

Einstein sadece bir bilim adamı değil fakat aynı zamanda sosyal aktivist ve bir insancıl kimse. - Einstein was not only a scientist, but also a social activist and a humanitarian.

Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir? - Isn't that the most humane punishment for criminals?

human
insan gibi

Köpek o kadar zekiydi ki neredeyse insan gibi görünüyordu. - The dog was so clever that he seemed almost human.

Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur. - In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.

human being
insanoğlu

İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil. - On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.

İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır. - Human beings were created in God's image.

human being
merdüm
human being
köle

Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir. - Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.

human being
abd
human
{s} beşeri

Tarih beşeri bilimlerin bir dalıdır. - History is a branch of the humanities.

Beşeri bilimlerde bir otoritedir. - He is an authority on the humanities.

human
{i} insanlık

Müzik insanlık için ortak bir dildir. - Music is a common speech for humanity.

Angarya, insanlık dışı bir suçtur. - Slavery is a crime against humanity.

human
human nature insan tabiatı
human
insan hali
human
{i} insanoğlu

İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir. - Language changes as human beings do.

İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil. - On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.

human
human equation hesaba katılması gereken insanca hata veya güçsüzlük etkeni
human
insana ait insani
الإنجليزية - الإنجليزية
human
naked ape

Humans are unique among the monkeys and apes in lacking a dense layer of hair covering their bodies.

featherless biped

The day Microsoft went public, Gates became an instant megamillionaire . . . . But it wasn't until July 17, 1995, that Forbes magazine named him the richest featherless biped on the planet.

human being
A person; a large sapient, bipedal primate, with notably less hair than others of that order, of the species Homo sapiens
human being
Another, extinct member of the genus Homo
human being
person, human
human being
A human being is a man, woman, or child. A human
human being
any living or extinct member of the family Hominidae
a human being

    الواصلة

    a hu·man be·ing

    التركية النطق

    ı hyumın biîng

    النطق

    /ə ˈhyo͞omən ˈbēəɴɢ/ /ə ˈhjuːmən ˈbiːɪŋ/

    فيديوهات

    ... origins same shirt economist it's not if you're a human being ...
    ... human being who is trying to browse that ...
المفضلات