Tom kemanda İrlanda melodileri çalmayı seviyor.
- Tom loves playing Irish tunes on the fiddle.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary.
Onun etrafında bir kalabalık toplandı.
- A crowd soon gathered around him.
Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
- A crowd was gathering around him.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary does.
Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.
- Never have I seen such a crowd of people.
Muazzam bir insan kalabalığı bekledi.
- A huge crowd of people waited.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Salonda büyük bir kalabalık vardı.
- There was a large crowd in the hall.
Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
That parameter setting is just a fiddle to make the lighting look right.
When I play it like this, it's a fiddle; when I play it like that, it's a violin.