Kelebekler hakkında çok fazla şey biliyor.
- He knows a lot about butterflies.
Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
- Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
Japonya'da bir sürü güzel mekân var.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.