Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
- I live in Belarus and I take pride in this fact.
Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
- I think that this fact is very serious.
Bu gerçek bir olaydır.
- That is an actual fact.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Gerçekleri abartmayalım.
- Let's not exaggerate the facts.
Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
- Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
- That factory is for the manufacture of computers.
Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
- The text above contains no accurate facts on the matter.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... In fact, this next project I'm working on ...
... system, and freedom, and the fact that people can go out there and start a business, work ...