تعريف a die في الإنجليزية التركية القاموس.
- die
- {f} ölmek
Asker zerre kadar ölmekten korkmuyordu.
- The soldier was not in the least afraid to die.
Getter Jaani ile ölmek istiyorum.
- I want to die with Getter Jaani.
- die
- {f} sıkıntıdan ölmek
- dye
- {i} saç boyası
Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
- I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
- When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- dye
- {f} boyanmak
- die
- metal kalıp
- die
- çok istemek
- die
- solmak
- die
- zar
- die
- oyun zarı
- die
- matris
- die
- göçüp gitmek
- die
- çenesi atmak
- die
- ruhunu teslim etmek
- die
- kırılmak
- die
- ahrete gitmek
- die
- dünyaya gözlerini yummak
- die
- hakkın rahmetine kavuşmak
- die
- mortoyu çekmek
- die
- (Tıp) zımba
- die
- yaşamını noktalamak
- die
- mühür rulosu
- die
- ömrünü tamamlamak
- die
- dünyaya gözlerini kapamak
- die
- talih
- die
- gözünü yummak
- die
- mortlamak
- die
- (Argo) tahtalı köye gitmek
- die
- hayata gözlerini yummak
- die
- ıstampa
- die
- vadesi gelmek
- die
- kıkırdamak
- die
- can vermek
- die
- ebediyete intikal etmek
- die
- hayatını teslim etmek
- die
- yaşamını yitirmek
- die
- ahreti boylamak
- die
- kandilin yağı tükenmek
- die
- postu vermek
- die
- rahmetli olmak
- die
- (Mekanik) erkek dış açma aleti
- die
- presdöküm kalıbı
- die
- mevta olmak
- die
- sönmek (ateş)
- die
- teneşire gelmek
- die
- can atmak
- die
- sönmek
- die
- kakırdamak
- die
- mort olmak
- die
- geber
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
- die
- birden bire durmak (makine)
- die
- birdenbire durmak (makine)
- die
- barbut
- die
- stop etmek
- die
- gitmek
- die
- pres kalıbı
- die
- damga
- die
- sona ermek
- die
- (Mekanik) pafta kalıbı
- die
- pafta lokması
- die
- {f} (ateş) sönmek
- die
- {i} balyoz
- die
- {f} öl
Babam kanserden öldü.
- My father died of cancer.
Hem Facebook'un hem de Twitter'ın en yaşlı üyesi olan Ivy Bean, 104 yaşında öldü.
- Ivy Bean, the oldest user of both Facebook and Twitter, died at 104.
- die
- bitmek
- die
- göçmek
- dye
- boya tutmak
- dye
- boyanabilmek
- dye
- boya maddesi
Tom her zaman satın aldığı yiyeceklerde boya maddesi olup olmadığını kontrol eder.
- Tom always checks to verify that no dyes are in any food he buys.
- dye
- boyamak
Tom saçını boyamak istiyor.
- Tom wants to dye his hair.
Saçımı kırmızıya boyamak istiyorum.
- I want to dye my hair red.
- dye
- kumaş boyası
- die
- {f} can atmak, çok istemek: Altan is dying
- die
- (Mühendislik) kalıp; pafta kalıbı (erkek diş açma aleti)
- die
- gözünü kapamak
- die
- olurum
- die
- oluruz
- dye
- (Mühendislik) boya, boyamak
- die
- helâk olmak
- die
- {i} (çoğ. dice) oyun zarı
- die
- bayılmak
- die
- {f} sıkılmak
- die
- ecel teri dökmek
- die
- {f} (makine) birdenbire durmak, stop etmek
- die
- (Tekstil) molet
- die
- mahvolmak
- die
- ölecek gibi olmak
- die
- {i} zar oyunu
- die
- {f} gebermek
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
- die
- {f} ölmek, vefat etmek
- die
- die a glorious death şerefli bir şekilde ölmek
- die
- {f} tatmak
- die
- dili çok fazla arzu etmek
- die
- {f} canı çıkmak
- die
- die away yavaş yav
- die
- kalıp
- die
- yivaçar lokması
- dye
- yerleşmiş
- dye
- öz tamamıyle
- dye
- {i} boya, renk
- dye
- (isim) boya, boyama, saç boyası
- dye
- {i} boyama
Tom, Mary'nin saçını boyamasına yardım etti.
- Tom helped Mary dye her hair.
Saçımı boyamayı seviyorum.
- I like to dye my hair.
- dye
- boyayıcı madde
- dye
- doubledyed iyi boyanmış
- dye
- hakikî
- dye
- (Tekstil) 1. boya 2. boyamak