Gerçekten, bilgisayarlar zararlıdır.
- Indeed, computers are detrimental.
Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.
- If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental.
Tom'un yaralı olduğunu anlıyorum.
- I understand that Tom is hurt.
O yaralı! Ambulans çağır!
- He's hurt! Call an ambulance!
Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
- Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
- The poor educational policy is a detriment to Japan.