a contestant that you are matched against

listen to the pronunciation of a contestant that you are matched against
الإنجليزية - التركية

تعريف a contestant that you are matched against في الإنجليزية التركية القاموس.

opponent
muhalif

Kölelik muhaliflerinin çoğu oy vermedi. - Most opponents of slavery did not vote.

Acımasız hükümetler sık ​​sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar. - Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.

opponent
{i} rakip

Onlar iyi rakiplerdi. - They were good opponents.

Rakiplerinizi küçümsemeyin. - Don't underestimate your opponents.

opponent
{s} karşıt

Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar. - Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.

opponent
{s} karşı

Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar. - Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.

Onun rakibine karşı bir şansı yok. - He doesn't stand a chance against his opponent.

opponent
karşıki
opponent
(Dilbilim) karşıtdaş
opponent
(Dilbilim) karşıçıkan
opposite
karşıt olan
opponent
{s} zıt
opponent
{i} düşman
opposite
karşı

Tom Mary'nin karşısına oturdu. - Tom sat opposite Mary.

Onların evi otobüs durağının tam karşısında. - Their house is just opposite the bus stop.

opponent
(Askeri) MUHALİF, RAKİP
opponent
{i} karşı taraf
opponent
{i} aleyhtar
opposite
karşıda olan
الإنجليزية - الإنجليزية
opposite
opponent
opposition
a contestant that you are matched against

    الواصلة

    a con·tes·tant that you are matched a·gainst

    التركية النطق

    ı kıntestınt dhıt yu ır mäçt ıgenst

    النطق

    /ə kənˈtestənt ᴛʜət ˈyo͞o ər ˈmaʧt əˈgenst/ /ə kənˈtɛstənt ðət ˈjuː ɜr ˈmæʧt əˈɡɛnst/
المفضلات