Kölelik muhaliflerinin çoğu oy vermedi.
- Most opponents of slavery did not vote.
Acımasız hükümetler sık sık siyasi muhaliflerini cezaevine sokarlar.
- Tyrannical governments frequently put their political opponents in prison.
Onlar iyi rakiplerdi.
- They were good opponents.
Rakiplerinizi küçümsemeyin.
- Don't underestimate your opponents.
Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
- Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
- Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
Onun rakibine karşı bir şansı yok.
- He doesn't stand a chance against his opponent.
Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat opposite Mary.
Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
- Their house is just opposite the bus stop.