a burden; a weight to be carried

listen to the pronunciation of a burden; a weight to be carried
الإنجليزية - التركية

تعريف a burden; a weight to be carried في الإنجليزية التركية القاموس.

load
yüklemek

Her şeyi kamyona yüklemek Tom'un bir saatini aldı. - It took Tom an hour to load everything on the truck.

Sami mobilyayı yüklemek için oradaydı. - Sami was there to load the furniture.

load
yük

O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı. - He had to carry many loads from the house to station.

Bu kamera, film yüklü değil. - This camera is not loaded with film.

load
silahı doldurmak
load
(Askeri) yüklü

Onlar gemiye petrol yüklüyorlar. - They are loading oil into the ship.

Bu kamera, film yüklü değil. - This camera is not loaded with film.

load
şarj etmek
load
yükleme

Tom silahını yüklemeye başladı. - Tom started loading the gun.

Tom kamyona yükleme yapmayı bitirdi. - Tom finished loading the truck.

load
(Askeri) tahmil etmek
load
{f} yükle

Tom arabaları araba vapuruna yükledi. - Tom loaded the cars onto the ferryboat.

Arabaya bir sürü bagaj yükledik. - We loaded a lot of luggage into the car.

load
{f} katmak
load
{f} with (hediye) yağdırmak
load
{i} ağırlık

Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar. - If you load too much weight in this box, it's going to blow up.

load
yükünü vermek
load
{i} mak. direnç
load
(isim) yük, sıkıntı, çok miktar, sorumluluk, şarj
load
yük, yüklemek yüklemek
load
birine tesir ederek haksız hüküm verdirmek
load
hile yapmak için zarı doldurmak
load
{f} doldurmak
الإنجليزية - الإنجليزية
load

I struggled up the hill with the heavy load in my rucksack.

a burden; a weight to be carried
المفضلات