Kelebekler hakkında çok fazla şey biliyor.
- He knows a lot about butterflies.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.
- This dictionary contains a lot of information.
Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
- Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Dün Japonya'da bir sürü bina deprem dolayısıyla yıkıldı.
- A lot of buildings collapsed in Japan due to the earthquake yesterday.
Onlar sağlam ayakkabı değiller.
- They aren't such a bad lot.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.
But he's a bad lot, is the master — a thorough bad lot, take my word for it, and I'm one as knows him well — too well, by a deal.