تعريف a-judge في الإنجليزية التركية القاموس.
- monk
- {i} keşiş
Tom bir keşiş olmaya karar verdi.
- He decided to become a monk.
Keşişler manastırlarda tenis oynarlardı.
- Monks used to play tennis in monasteries.
- judge
- yargılamak
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
- judge
- yargıç
Yargıç onu ölüme mahkûm etti.
- The judge condemned him to death.
Tom kesinlikle yargıçları etkiledi.
- Tom certainly impressed the judges.
- judge
- hakim
Tom hakime bağıracak kadar sinirliydi.
- Tom had the nerve to yell at the judge.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
- The old selection process for judges was very unfair.
- monk
- {i} rahip
Ne? Biraz çorba ve kereviz, yiyeceğim bütün şey bu mu? Ben bir Zen rahip değilim.Ben böyle bir kemer sıkma diyetiyle yaşayamam.
- What? A little soup and celery is all I get? I'm not a Zen monk. I can't survive on an austerity diet like this.
Tom bir rahip gibi yaşıyor.
- Tom lives like a monk.
- monk
- {i} papaz
- judge
- {f} karara varmak
- judge
- hakemlik yapmak
- judge
- {f} yargıla
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
Eğer onu iyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
- jurist
- {i} hukukçu
- judge
- hükme bağlamak
- judge
- (Spor) yan hakem
- judge
- yargıçlık yapmak
- judge
- yargıçlık
- judge advocate
- (Askeri) askeri adli müşavir
- judge advocate generalship
- (Askeri) askeri adalet başkanlığı
- judge de facto
- (Kanun) fiili hakim
- judge from
- (deyim) -e dayanarak yargıya varmak
- judge from
- (deyim) -e dayanarak yargılamak
- judge he is no good
- notunu vermek
- judge of execution
- (Kanun) infaz hakimi
- judge of the peace
- sulh yargıcı
- judge pro tem
- (Kanun) geçici yetkili yargıç
- judge pro tem
- (Kanun) geçici yargıç
- jurist
- hukuk ilmi uzmanı
- monk
- karabaş
- chief judge
- başyargıç
- chief judge
- mahkeme başkanı
- district judge
- bölge hâkimi
- interrogating judge
- sorgu hâkimi
- judge
- hakem
Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.
- Tom was a judge in an art contest.
- judge
- (yarışma/vb.'de) değerlendirmek
- judge
- değerlendirme/hakemlik yapmak
- judge
- bilirkişi
- judge
- -e yargıçlık etmek
- judge
- hakkında yargıda bulunmak
- judge
- tahmin etmek
- judge
- değerlendirmek
- judge
- {i} yargı
Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.
- A man should not be judged by his station in life.
Meseleyi senin yargına bırakıyorum.
- I leave the matter to your judgement.
- judge advocate
- askeri mahkeme savcısı
- jurist
- hukuk uzmanı
- trial judge
- duruşma hâkimi
- monk
- (Denizbilim) savak
- fellow judge
- hakim arkadaşı
- judge
- "Don't judge me by your self" Beni kendinle karistima, ben sana benzemem anlamında
- judge
- {i} ekspert
- judge a book by its cover
- dış görünüşüne aldanarak bir şeyi yargılamamak
- judge of
- hakimin
- juvenile judge
- Çocuk hakimi
- natural judge principle
- (Kanun) Doğal yargıç ilkesi: Ceza yargılamasında temel evrensel ilkelerdendir. Bu ilke,suçlu olduğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar sanık masumdur ilkesinin güvencesidir. Kısaca,sanık ve olay için olaydan sonra mahkeme kurulamayacağı gibi yargıç güvencesini etkileyen her türlü durum bu ilke kapsamında değerlendirilmelidir
- qadi
- Kadı
- supreme court judge
- yüksek mahkeme hakimi
- to judge
- yargılamak
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
- Judge Advocate General
- (Askeri) Askeri Adalet İşleri Başkanı
- Staff Judge Advocate
- (Askeri) Askeri Adli Müşavir
- a judge
- hâkimin reddi recusation, rejection of
- appear before judge
- hakim karşısına çıkmak
- be a bad judge of
- -den anlamamak
- be a good judge of
- -den anlamak, -in ne olduğunu bilmek
- become a judge
- hakim olmak
- challenge a judge for bias
- taraf tutan yargıca itiraz etmek
- circuit judge
- (Kanun) (abd) bölge hakimi
- discretion of judge
- (Kanun) hakimin takdiri
- district judge
- bölge yargıcı
- felony against judge
- (Kanun) hakim aleyhine suç
- judge
- (fiil) hüküm vermek, muhakeme etmek, yargılamak, karara varmak, hakemlik etmek, değerlendirmek, değer biçmek, tahmin etmek, anlam çıkarmak, kanısında olmak
- judge
- {i} uzman
Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
- The judges haven't yet picked the best book.
Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
- Tom certainly is a poor judge of character.
- judge
- {f} değer biçmek
- judge
- {f} anlam çıkarmak
- judge
- Eski Ahitte Hakimler kitabı
- judge
- {f} muhakeme etmek
- judge
- {f} hüküm vermek; hükmetmek
- judge
- aralarında uyuşmazlık olan iki kişinin arasını bulan kimse
- judge
- {f} hakemlik etmek
- judge
- {i} yargıç, hâkim
- judge
- savcısı
- judge
- {f} kanısında olmak
- judge
- bilirkiş
- judge
- Yahudi tarihinde krallardan önce hüküm süren hâkimlerden biri
- judge advocate
- askeri savcı
- judge advocate
- (Askeri) ASKERİ ADLİ HAKİM, ASKERİ ADLİ MÜŞAVİR: Bir komutanlık karargahında bulunan hukukçu subay. Bu subay; komutanın hukuk müşaviridir ve Milli Savunma Bakanlığı'nda Askeri Adalet İşleri Başkanının yaptığı işlerin aynını yapar. Bu subaya; genel olarak "staff judge advocate" de denir
- judge advocate
- (Askeri) askeri adli hakim, askeri adli müşavir
- judge advocate general
- (Kanun) askeri başsavcı
- judge advocate general
- (Askeri) baş askeri adli müşavir
- judge advocate general's corps
- (Askeri) ASKERİ ADALET SINIFI, ASKERİ ADALET'TEŞKİLATI: Askeri adaletin uygulanmasına nezaret eder. Askeri mahkemeler vasıtasıyla duruşmaları takip eder. Gerekli adli tavsiyelerde ve buna benzer hizmetlerde bulunur. '
- judge advocate general, the
- (Askeri) ASKERİ ADALET İŞLERİ BAŞKANI: Kara Kuvvetleri Komutanlığının, Komutanlığın ve Ordu'nun Genel Adalet İşleri Başkanı. Askeri Adalet Teşkilatına nezaret eder. Ordu ile ilgili bütün adli konularda hükümeti temsil eder: Adli kayıtların tutulmasından da sorumludur. Rütbesi Tümgeneral'dir
- judge by
- (Fiili Deyim ) -e göre bir karara varmak
- judge by externals
- görünüşe dayanarak hükme varmak
- judge made law
- mahkeme kayıtlarına dayanan hukuk
- judge of men
- insan sarrafı
- jurist
- (isim) hukukçu
- lay judge
- meslekten olmayan hakim
- monk
- {i} inzivaya çekilmiş kimse
- muslim judge
- kadı
- presiding judge
- (Kanun) duruşma hakimi
- puisne judge
- ikinci hakim
- staff judge advorate
- (Askeri) ASKERİ ADLİ HAKİM, ASKERİ ADLİ MÜŞAVİR: Bak. "judge advorate"
- trial judge
- duruşma hakimi
- trial judge advocate
- (Askeri) ASKERİ SAVCI: Genel ve özel bir askeri mahkemede ABD adına dava açmak için yetkili mahkeme tarafından tayin edilen subay. Askeri savcı, tutanakları hazırlamakla da görevlidir. Buna "trial counsel" da denir
- trial judge duruşma
- hakimi