aşi̇kar

listen to the pronunciation of aşi̇kar
التركية - الإنجليزية

تعريف aşi̇kar في التركية الإنجليزية القاموس.

aşikâr
{s} apparent

People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker. - İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.

It's quite apparent that you don't want to do this for me. - Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.

aşikar
apparent

People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker. - İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.

It's quite apparent that you don't want to do this for me. - Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.

aşikâr
evident

It is evident that he has made a mistake. - Onun bir hata yaptığı aşikar.

It's evident to everybody that he's in love. - Onun aşık olduğu herkese aşikar.

aşikâr
overt
aşikâr
clear

It's clear that Tom has no intention of marrying you. - Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.

aşikâr
explicit
aşikâr
obvious, clear, open, manifest, evident, apparent, glaring
aşikâr
evidentiary
aşikâr
patent
aşikâr
perspicuous
aşikâr
evidential
aşikâr
flagrant

High school students who flagrantly smoke in class and the teachers who can't caution them will be punished. - Sınıfta aşikar bir şekilde sigara içen lise öğrencileri ve onları uyaramayan öğretmenler cezalandırılacak.

I will never agree to such a flagrant miscarriage of justice. - Böylesina aşikar bir adli hatayı asla kabul etmeyeceğim.

aşikâr
manifest
aşikâr
unconcealed
aşikâr
manifest, evident, clear, open
aşikâr
distinct
aşikar çözüm
(Matematik) trivial solution
aşikar olmayan çözüm
(Matematik) nontrivial solution
aşikâr olarak
evidently
aşikar
self evident
aşikar
(deyim) in evidence
aşikar
open
aşikar
point blank
aşikâr
upfront
aşikâr
unmistakable
aşikâr
blazing
aşikâr
self-evident
gün gibi aşikâr
clear as day
gün gibi aşikâr/ortada
clear as day / clear
aşikar
bald
aşikâr
selfevident
aşikâr
pikestaff
aşikâr
above
gün gibi açık/aşikâr altogether clear
very clear, manifest
التركية - التركية
(Hukuk) Açık, açık seçik
(Osmanlı Dönemi) (E) f. Belli, meydanda, açık. Bedihi
aşikar
Açık, apaçık, belli, meydanda olan
aşikar etmek
Açıklamak, belli etmek
aşikar olmak
Belli olmak, ortaya çıkmak, belirginleşmek
aşi̇kar
المفضلات