تعريف aşıkları في التركية الإنجليزية القاموس.
- purlins
- {n} inside braces to support rafters
- Horizontal roof members used to support rafters between the plate and ridge board
- Horizontal timbers that connect rafter trusses
- the horizontal members of the roof structure used to support and attach the roof panels
- plural of purlin
- A horizontal member of the roof system
- Timber members spanning over trusses to support cladding or between trusses to support loose timbers
- Purlins are metal tracks used to support metal roofs or siding Purlins can also mean the members placed at right angles to rafters to break up the roof board span
- aşık
- lover
The two lovers swore to love each other for eternity.
- İki aşık, birbirlerini sonsuza kadar sevmeye and içtiler.
He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
- aşık
- in love
She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
She fell in love with him at first sight.
- İlk görüşte ona âşık oldu.
- aşık
- fond
- aşık
- spoon
- aşık
- {i} wooer
- aşık
- {s} gone
- aşık
- horizontal beam
- aşık
- queue up
- aşık
- (Anatomi) knucklebone
- aşık
- smitten
He was smitten with your mother.
- O senin annene deli gibi aşık oldu.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya aşık oldu.
- aşık
- enamored
- aşık
- steady
- aşık
- jongleur
- aşık
- talus
- âşık
- beau
Tom fell in love with a beautiful German girl.
- Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.
Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
- Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- aşık
- singer
- aşık
- fallen in love
- aşık
- love in
Tom fell in love in Germany.
- Tom Almanya'da aşık oldu.
How many times have you been in love in your life?
- Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
- aşık
- loved
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
- aşık
- purlin, horizontal beam
- aşık
- besotted
- aşık
- inamorato
- aşık
- fancy man
- aşık
- knucklebone; purlin, horizontal beam aşırma
- aşık
- swain
- aşık
- wooer; minstrel
- aşık
- enamoured [Brit.]
- aşık
- paramour
- aşık
- amorist
- aşık
- adorer
- aşık
- admirer
- aşık
- amorous
- aşık
- wandering minstrel
- aşık
- gallant
- aşık
- beau
He fell in love with a beautiful princess.
- O güzel bir prensese aşık oldu.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
- aşık
- in ecstasy
- aşık
- sweetheart
- aşık
- loverless
- aşık
- loverlike
- aşık
- {i} minstrel
- aşık
- {s} enamoured
- aşık
- purlin
- âşık
- wandering minstrel, bard, troubadour
- âşık
- lover; wandering minstrel; absent-minded person, dreamy person; in love; absent-minded, dreamy
- âşık
- informal a familiar form of address
- âşık
- absentminded person
- âşık
- stuck
Bill seems to be stuck on Mary.
- Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- âşık
- scop