An uninterpreted dream is like an unopened letter.
- Yorumlanmamış bir rüya açılmamış bir mektup gibidir.
Tom sent Mary's letter back unopened.
- Tom Mary'nin mektubunu açılmamış olarak geri gönderdi.
Babies cry when they are hungry.
- Bebekler aç olduklarında ağlarlar.
You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
- Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
My stomach is clenched with hunger.
- Midem açlıktan yapıştı.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
Keep your eyes open, it's going to happen fast.
- Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
Cold weather keeps many plants from blooming.
- Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.
The roses are blooming early this year.
- Güller bu yıl erken çiçek açıyor.
The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.
At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder.
- Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.
Switch on the light. I can't see anything.
- Işığı aç, bir şey göremiyorum.
Tom clicked the light switch on.
- Tom lamba anahtarını açtı.
Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it.
- Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.
The man was folding and unfolding his arms.
- Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.
Don't open this door, please.
- Bu kapıyı açma, lütfen.
Don't sleep with the windows open.
- Pencereler açık uyuma.
Please turn on the television.
- Lütfen televizyonu aç.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
Do you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Would you mind opening the window?
- Pencereyi açar mısın?
Tom said that he was famished.
- Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.
Tom seemed to be famished.
- Tom çok aç görünüyordu.
I sat back in the armchair and opened the book.
- Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
- Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
Tom opened his suitcase and began unpacking.
- Tom valizini açtı ve boşaltmaya başladı.
I should finish unpacking.
- Paketi açmayı bitirmeliyim.
He who uncovers the most dies the fastest.
- Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.
We uncovered this arcane.
- Biz bu gizemi açığa çıkardık.
She would not disclose the secret.
- Sırrı açığa vurmazdı.
He disclosed his intentions.
- O evlenme niyetini açıkladı.
Tom was going to expose us.
- Tom bizi açığa çıkaracaktı.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
Give me the keys so I can unlock the door.
- Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.
Tom unlocked the drawer.
- Tom çekmecenin kilidini açtı.
Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.
Tom opened the trunk and found it empty.
- Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.
I might be able to help you unclog your sink.
- Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.
It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink.
- Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.
Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary.
- Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.