The whale was found off the coast of Wakayama.
- Wakayama açıklarında balina bulundu.
Divers have found hundreds of Spanish gold coins off the coast of Florida.
- Dalgıçlar Florida sahili açıklarında binlerce İspanyol altın sikkesi buldu.
Tatoeba is open source.
- Tatoeba açık kaynaklıdır.
He told me to leave the window open.
- Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
I can barely keep my eyes open.
- Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Tom expressed himself clearly.
- Tom kendini açıkça ifade etti.
Express yourself as clearly as you can.
- Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
You had better talk as clearly as you can.
- Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
It should be fairly obvious.
- Bu oldukça açık olmalı.
She has a fair complexion.
- Onun açık bir teni vardır.
It is definite that he will go to America.
- Onun Amerika'ya gideceği açık.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
- Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
This drink's flavor is obviously that of tea.
- Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
- Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
She has green eyes and light brown hair.
- Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı var.
It's quite plain that you haven't been paying attention.
- Dikkat etmediğin oldukça açık.
His meaning is quite plain.
- Onun söylemek istediği oldukça açık.
The window was wide open.
- Pencere tamamen açıktı.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
The store also opens at night.
- Mağaza gece de açıktır.
I opened the door and held it open for Mary.
- Kapıyı açtım ve onu Mary için açık tuttum.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
- Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
Get your priorities straight.
- Önceliklerini açıklığa kavuştur.
We'll straighten everything out.
- Her şeyi açıklığa kavuşturacağız.
He rejected my offer flatly.
- Önerimi açıkça reddetti.
Tom didn't offer any explanation.
- Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
Tom is extremely outspoken.
- Tom son derece açık sözlü.
She's an outspoken person.
- O açık sözlü bir kişi.
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
- Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
It was apparent that he did not understand what I had said.
- Söylediğimi anlamadığı açıktı.
It is apparent that he will win the election.
- Onun seçimi kazanacağı açık.
It's an evidently bad example.
- Bu açıkçası kötü bir örnek.
Evidently, it's going to rain tomorrow.
- Açıkçası, yarın yağmur yağacak.
Tom is obviously still very weak.
- Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
I prefer weak coffee.
- Açık kahveyi tercih ederim.
This is patently unfair.
- Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
He offered no specific explanation for his strange behavior.
- O, onun tuhaf davranışı için özel bir açıklama yapmadı.
Could you be more specific?
- Biraz daha açık olur musun?
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
- Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
He wrote a fine description of what happened there.
- O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves explicitly.
- Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
Can you be more explicit?
- Biraz daha açık olabilir misin?
The park is open to everybody.
- Park herkese açıktır.
The castle has been restored and is open to the public.
- Kale restore edildi ve halka açık.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
- Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
- Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
- Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
He confessed his crime frankly.
- Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
- Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
- Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The front door was wide open.
- Ön kapı sonuna kadar açıktı.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
He explained at length what had been decided.
- O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
We've decided to paint the walls light blue.
- Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
He declared himself leader publicly.
- O, açık olarak kendini lider ilan etti.
Tom has been declared brain dead.
- Tom'un beyin ölümü açıklandı.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
We had a party in the open.
- Bizim açık havada bir partimiz vardı.
Are trade deficits good or bad?
- Ticaret açıkları iyi mi yoksa kötü mü?
Lower taxes don't cause deficits.
- Düşük vergiler açıklara neden olmaz.
Tom announced his candidacy for class president.
- Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.
He officially announced his candidacy.
- O resmen adaylığını açıkladı.
Let me make myself crystal clear.
- Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
- Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
Tom explicitly told Mary not to do that.
- Tom açıkça Mary'ye bunu yapmamasını söyledi.
She was careful not to leave the door unlocked.
- Kapıyı açık bırakmayacak kadar dikkatliydi.
Tom noticed the door was unlocked.
- Tom kapının açık olduğunu fark etti.
Thank you for this revealing lecture!
- Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
- İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
I hope my directions were clear.
- Umarım yol tariflerim açıktı.
This is quite unequivocal.
- Bu oldukça açık anlamlıdır.
Their deep love for each other was unequivocal.
- Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
We spent three hours in the open air.
- Açık havada üç saat geçirdik.
The store is open all the year round.
- Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Strictly speaking, the earth is not round.
- Açıkçası dünya yuvarlak değil.
Tom left the box unprotected.
- Tom kutuyu açık bıraktı.
Write unambiguous texts.
- Açık anlamlı metin yazın.
Write clear and unambiguous texts!
- Açık ve net metinler yazın!
In the summer, we enjoy outdoor sports.
- Yazın, açık hava sporlarını severiz.
Rugby is an outdoor game.
- Ragbi bir açık hava oyunudur.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
- O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Please refrain from smoking in public places.
- Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
Racism today isn't so overt.
- Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
- Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.