Tom loved being outdoors.
- Tom açık havada olmayı sevdi.
Generally speaking, children like to play outdoors.
- Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.
We had a party in the open.
- Bizim açık havada bir partimiz vardı.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
Generally speaking, children like to play outdoors.
- Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
Tom doesn't get outdoors much.
- Tom çok açık havaya çıkmaz.
Generally speaking, children like to play outdoors.
- Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.
In the summer, we enjoy outdoor sports.
- Yazın, açık hava sporlarını severiz.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
Fresh produce is sold at an open-air market.
- Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
Fresh produce is sold at an open-air market.
- Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
We had a party in the open.
- Bizim açık havada bir partimiz vardı.
The open-air concert was cancelled because of the rain.
- Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.
After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra açık hava gelir.