-yetenek

listen to the pronunciation of -yetenek
التركية - التركية

تعريف -yetenek في التركية التركية القاموس.

Yetenek Olgunluk Model Entegrasyonu
(Bilgisayar) (Capability Maturity Model ıntegration - CMMİ) — bir süreç modeli olup, örgütlerin yazılım süreçlerinin (Yazılım planlama, geliştirme, yapılandırma vb.) olgunluğunu değerlendirme modelidir
yetenek
Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyet
Yetenek
kudret
Yetenek
başarat
Yetenek
kabiliyet
genel yetenek
Ölçüleri yeteneklerin ortalaması sayılan yetenek
yetenek
Dışardan gelen etkiyi alabilme gücü
yetenek
Dışarıdan gelen etkiyi alabilme gücü
yetenek
Bir duruma uyma konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite
yetenek
Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır
التركية - الإنجليزية
-ability
Ability, inclination or suitability for a specified function or condition
yetenek
ability

The girl lacked musical ability. - Kız müzikal yetenekten yoksundu.

I showed them the difference of ability. - Yetenek farkını onlara gösterdim.

yetenek
{i} talent

Musical talent can be developed if it's properly trained. - Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.

The amateur singer won first in the talent show hands down. - Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.

yetenek
(Askeri,Teknik) skill

To be a good translator, I think Tom needs to hone his skills a bit more. - İyi bir tercüman olmak için, sanırım Tom yeteneklerini biraz daha geliştirmeli.

Tom is a skillful carpenter. - Tom yetenekli bir marangozdur.

yetenek
flair
yetenek
{i} competence
yetenek
accomplishment

I'm proud of Tom's accomplishments. - Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.

yetenek
resource
yetenek
capacity
yetenek
skills

The more skills one masters, the greater contribution one can make to society. - Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.

I think if I talked more often with a native speaker, my English skills would improve quickly. - Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.

yetenek
{i} capability
yetenek
{i} parts
yetenek
caliber
yetenek
gift

He was very gifted and talented. - O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.

He has natural gifts. - Onun doğuştan yetenekleri var.

yetenek
facility
yetenek
{i} fitness
yetenek
competency
yetenek
{i} hand

He is able man, but on the other hand he asks too much of us. - O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.

The amateur singer won first in the talent show hands down. - Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.

yetenek
prerogative
yetenek
qualification
yetenek
knack
yetenek
dowery
yetenek
endowment
yetenek
quality
yetenek
dexterity
yetenek
(Ticaret) merit

You can't know his merits by his appearance. - Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.

yetenek
acumen
yetenek
touch
yetenek denemesi
workout
yetenek isteyen iş
vocation
yetenek sınavı
(Dilbilim) aptitude test
yetenek testi
ability testing
yetenek testleri
(Havacılık) ability tests
zihinsel yetenek
(Ticaret) cognitive skills
yetenek
adequacy
yetenek
power
yetenek
bent
yetenek
turn
yetenek
the ability
yetenek
aptitude

I finally passed the aptitude test for higher management studies. - Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.

He has an aptitude for painting. - O, ressamlık için yeteneklidir.

allah vergisi yetenek
native ability
allah vergisi yetenek
endowment
doğuştan yetenek
gift

He has natural gifts. - Onun doğuştan yetenekleri var.

doğuştan yetenek
appanage
doğuştan yetenek
apanage
evrensel yetenek
(Ticaret) global capability
genel yetenek
general ability
idari yetenek
(Ticaret) managerial skill
kovboyların yetenek gösterisi
rodeo
mesleki yetenek
(Pisikoloji, Ruhbilim) vocational aptitude
sportif yetenek
(Spor) sports ability
yetenek
instinct

You have good instincts. - Senin güzel yeteneklerin var.

yetenek
capacity, capability, ability, aptitude, talent, power, gift, competence, acumen, flair, knack, bent kabiliyet, kapasite
yetenek
faculty
yetenek
dowry
yetenek
artistry
yetenek
calibre
yetenek
disposition
yetenek
aptness
yetenek
efficiency
yetenek
dower
yetenek
accomplishments

I'm proud of Tom's accomplishments. - Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.

yetenek
{i} vocation
yetenek
capabilities
yetenek avcısı
scout
yetenek avcısı
talent scout
yetenek denemesi
try out
yetenek gösterisi
tour de force
yetenek göstermek
show ability
yetenek göstermek
demonstrate ability
yetenek kazanmak
obtain the ability
yetenek kazanmak
acquire ability
yetenek kazanmak
gain ability
yetenek kazanmak
gain the ability
yetenek paketi
(Askeri) capability package
yetenek problemi
ability problem
yetenek testi
ability test
yetenek testi
aptitude test
yetenek testi
workout
yetenek vermek
dower
yetenek-yöntem etkileşimi
(Pisikoloji, Ruhbilim) aptitude treatment interaction
zihinsel yetenek
intellectuality