تعريف -kar في التركية الإنجليزية القاموس.
- kar
- {i} snow
It will probably snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
- kâr
- profit
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
Robert got a small proportion of the profit.
- Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..
- kâr payı
- dividend
The bank has raised its dividend by 20%.
- Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.
- kâr
- {i} catch
You're going to catch hell from your wife if she finds out.
- Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
My wife catches colds easily.
- Karım çok çabuk soğuk kapar.
- kar taneciği
- flake
- kâr
- benefit
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
- kar yağmak
- snow
- eriyen kar
- slosh
- kar
- (Ticaret) income
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
- kâr
- capital
He looked for a profitable investment for his capital.
- Sermayesi için karlı bir yatırım arıyordu.
Most French people are against capital punishment.
- Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.
- kâr
- {i} return
I bought him a drink in return for his help.
- Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
- kâr marjı
- markup
- kar yağışlı
- snowy
- kâr
- gain
A small gain is better than a great loss.
- Zararın neresinden dönersek kârdır.
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
- kâr oranı
- spread
- beklenen kar
- expected profit
- cüzi kâr
- insignificant earnings
- ekonomik kar
- economic profit
- fiktif kar
- (Ticaret) fictitious profit
- hisse başına kar
- (Ticaret) earnings per share
- kar
- (Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
- kar
- (Bilgisayar) mix
You cannot mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
You can't mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
- kar
- (Ticaret) yield
He finally yielded to the request of his wife and bought a house.
- O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.
You must not yield to temptation.
- Günaha karşı boyun eğmemelisin.
- kar
- flake
- kar
- returns
- kar
- (Ticaret) margin
This company uses cheap labor to increase its profit margins.
- Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
This product brought us a large margin.
- Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.
- kar
- boot
I always wear boots when it rains or snows.
- Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.
A group of people started off in snow boots.
- Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.
- kar kaplı (dağ/tepe)
- snow-capped
- kar-zarar
- (Ticaret) gain or loss
- kuru kar
- (Havacılık) dry snow
- kırmızı kar
- (Meteoroloji) red snow
- siyah kar
- (Çevre) black snow
- suni kar
- artificial snow
- taze kar
- (Çevre) fresh snow
- teknik kar
- (Sigorta) technical profit
- yüksek kar
- (Ticaret) high profit
- kar
- {i} yielding
- kâr
- take
AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
- AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- kâr
- takings
- kâr
- account
Try to take account of everything before you make a decision.
- Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
Our train was delayed on account of the heavy snow.
- Bizim tren yoğun kar nedeniyle ertelendi.
- Korkak bezirgan ne kâr eder ne ziyan
- (Atasözü) - Nothing venture, nothing have.- No pain, no gain
- faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
- EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization
- kar
- profit making
- kar
- a profit
- kar ayakkabısı
- Snowshoe
- kar fırtınalı
- snow stormy
- kar fırtınası
- Snow storm
- kar kazanmak
- To earn profits
- kar küreği
- snow shovel
- kar taneleri
- snowflakes
- kar topu
- snow ball
- kar tüpü
- (Çevre) Snow sampler
- kar çiçeği
- leucojum
- kar örnekleyici
- (Çevre) Snow sampler
- kar örneği
- snow samples
- kâr
- revenue
- kâr
- benefit. gain. profit
- kâr
- avails
- Koalisyon İstihbarat Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma ve Beşeri İstihbarat Kar
- (Askeri) coalition Intelligence Directorate counterintelligence and human intelligence staff element
- bayi kar haddi
- (Ticaret) retail margin
- beklenen net kar oranı
- (Ticaret) expected rate of net profits
- beklenmeyen kar
- (Ticaret) windfall profit
- daha çok kâr etmek
- outsell
- elde edilen kar
- (Ticaret) acquired surplus
- eriyen kar
- slush
- faaliyet dışı kar
- (Ticaret) non operating profit
- giden hat kar
- (Bilgisayar) line out mix
- hastaya karpuz/çorba/kar sormak
- to ask someone if he wants something when it's obvious he does
- kahverengi kar
- (Meteoroloji) brown snow
- kar arabası
- snowmobile
Tom's snowmobile is broken.
- Tom'un kar arabası kırık.
He bought himself a snowmobile.
- O kendine bir kar arabası satın aldı.
- kar ayakkabısı
- snowshoes
- kar dişi
- icicle
- kar düşmek
- (snow) to fall
- kar gibi
- snow-white
- kar gibi
- snowy
- kar ispinozu
- snow bunting
- kar kazı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ördekgiller) snow goose
- kar kuyusu pit
- for preserving snow for summer use
- kar kızağı
- bobsleigh, toboggan
- kar siperi
- snow fence
- kar süpürücü
- snowplow; snowblower, snow thrower
- kar sınırı
- snow line, snow limit
- kar taneciği
- snowflake
Every snowflake is unique.
- Her kar taneciği benzersizdir.
- kar taneciği
- fleck of snow
- kar tavuğu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: bağırtlakgiller, ormantavuğugiller) ptarmigan
- kar topu
- a) snowball b) white and round
- kar yağıyor
- It's snowing
- kar yığıntısı
- snowdrift
- kar zinciri
- safety chain
- kar ölçeği
- snow gauge
- kayakla kar sıçratma
- snowplough
- kayakla kar sıçratma
- snowplow
- kulakına kar suyu kaçmak
- to hear some disquieting news
- kuşbaşı kar
- snowflake
- kuşbaşı kar
- flake, snowflake
- kâr
- pay dirt
- kâr
- avail
The bus service won't be available until the snow has melted.
- Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation.
- Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.
- kâr
- gainings
- kâr
- fruit
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
- Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
- kâr
- melon
My sister likes melons and so do I.
- Kız kardeşim kavun sever ve ben de.
Mary likes watermelons more than melons.
- Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
- kâr
- profit, gain, takings; benefit
- kâr
- increment
- kâr birikimli hisse senedi
- cumulative preference shares
- kâr etmeyen
- nonprofit
- kâr etmeyen
- unprofitable
- kâr getirmek
- sell at a premium
- kâr getirmek
- to bring profit, to pay, to yield, to bring sb in sth
- kâr hissesi
- fin . dividend, share of the profits
- kâr kalmak
- to remain as profit
- kâr oranı
- rate of profit
- kâr payı
- fin 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits
- kâr payı
- bonus
- kâr ve zarar hesabı
- profit and loss account
- kâr zarar
- cetveli income account, profit and loss statement
- maliyet artı kâr
- cost plus
- mono kar sesi
- (Bilgisayar) mono mix volume
- new york borsası hisse senedi kâr endeksi
- Dow Jones average
- rotor tarafından savrulan kar
- (Askeri) snow whirled up by the rotor
- sulu kar
- soft hail
- sulu kar gibi
- sleety
- sulu kar haline gelmiş
- slushed
- sulu kar yağması
- sleeting
- sıcaka kar mı dayanır
- (Konuşma Dili) Wild spending of this sort would deplete even the greatest of fortunes. S
- vergiden önceki kar
- (Ticaret) profit before tax
- yoğun kar yağışlı
- thick with snow
- yüksek kâr ile satmak
- sell at a premium
- yürekine kar yağmak
- to feel pangs of jealousy or envy
- çamurlu kar
- slosh