I don't know how to speak French properly.
- Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
An American Indian is more properly called a Native American.
- Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
Something improper was going on.
- Uygun olmayan bir şey devam ediyordu.
If your orchid has yellowish leaves, it means that it was placed in inappropriate location.
- Eğer orkidenin sarımsı yaprakları varsa, bu onun uygun olmayan bir yere koyulduğu anlamına gelir.
Tom often says stupid things at inappropriate times.
- Tom çoğunlukla uygun olmayan zamanlarda aptalca şeyler söylüyor.
Are there still available rooms in your hotel?
- Otelinizde hala uygun odalarınız var mı?
I'm afraid I'm not available.
- Maalesef uygun değilim.
This may be relevant.
- Bu, amaca uygun olabilir.
It's sort of fashionable, but the price is too high!
- Bu biraz modaya uygun ama fiyat çok yüksek.
She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
That's hardly likely.
- Bu neredeyse hiç uygun değil.
Sadly, Noah's ark was not an adequate environment for dragons, dinosaurs and unicorns.
- Ne yazık ki, Nuh'un gemisi ejderhalar, dinozorlar ve tek boynuzlular için uygun bir ortam değildi.
I'm not stupid enough to climb a mountain in the winter without first making adequate preparations.
- Kışın, önceden uygun hazırlık yapmadan bir dağa tırmanacak kadar aptal değilim.
Tom isn't due here till 2:30.
- Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
It's kind of in vogue, but the price is too much!
- Bu biraz modaya uygun ama fiyat çok fazla.
Is your religion relevant on Mars?
- Senin dinin Mars'a uygun mu?
This is no longer relevant.
- Bu artık uygun değil.
Precautions may be advisable.
- Önlemler uygun olabilir.
A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
Layla was considered an unfit mother.
- Leyla uygun olmayan bir anne olarak kabul edildi.
Tom's story was not very feasible.
- Tom'un hikayesi pek uygun değildi.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
I think it's time for me to buy a decent camera.
- Sanırım uygun bir kamera almamın zamanıdır.
Mary, are you decent?
- Mary, kıyafetin uygun mu?
It's dangerous to assume that all of the sentences in the Tatoeba Corpus are correct and suitable for language study.
- Tatoeba külliyatındaki tüm cümleleri, dil eğitimi için doğru ve uygun saymak tehlikelidir.
Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
We could meet downtown. Would that be convenient for you?
- Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
You have come at an opportune time.
- Uygun bir zamanda geldiniz.
They agreed to elect him as president.
- Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
Are you agreeable to our plan?
- Bizim planımız için uygun musun?
He is the right man for the job.
- O, iş için uygun adamdır.
Is this jacket right for me?
- Bu ceket bana uygun mudur?
I'm a vegetarian, so I'd rather not have meat, if that's okay.
- Ben bir vejetaryenim, eğer uygunsa et yemeği tercih etmem.
Is this water okay to drink?
- Bu su, içmek için uygun mu?
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
I don't think he is fit for the job.
- Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
That piece of furniture is not fitting for the living room.
- Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
I would like to be there in good time.
- Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
No one gave him a good chance.
- Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
I don't think John is suited for the job.
- John'un iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
He is suited for police work.
- O, polislik için uygundur.
They buried those who had died in battle according to military tradition.
- Onlar savaşta ölenleri askeri geleneğe uygun olarak gömdüler.
You will be paid according as you work.
- Sana çalışmana uygun olarak ödeme yapılacak.
This place isn't convenient for public transportation.
- Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.
Our house is conveniently located.
- Evimiz uygun şekilde konumlanmıştır.
Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
This book is suitable for beginners.
- Bu kitap yeni başlayanlar için uygundur.
Please review the contents and provide any appropriate feedback.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.