-e koymak

listen to the pronunciation of -e koymak
التركية - الإنجليزية

تعريف -e koymak في التركية الإنجليزية القاموس.

-e koymak
stick
el koymak
appropriate
koymak
put

I'd like to put some things in the hotel safe. - Otel kasasına bir şeyler koymak istiyorum.

I'll do whatever I have to do to put Tom behind bars. - Tom'u hapishaneye koymak için yapmak zorunda olduğum her şeyi yapacağım.

yerine koymak
replace

We haven't been able to find anyone to replace Tom. - Tom'un yerine koymak için hiç kimseyi bulamıyoruz.

Tom bought a new camera for Mary to replace the one he had borrowed and lost. - Tom ödünç aldığı ve kaybettiği kameranın yerine koymak için Mary'ye yeni bir kamera satın aldı.

el koymak
seize
karşı koymak
withstand
koymak
place

We hired a crane to lift the new air conditioner and place it on the roof. - Yeni klimayı kaldırmak ve onu çatıya koymak için bir vinç kiraladık.

Let's find a place to put your luggage. - Bagajını koymak için bir yer bulalım.

karşı koymak
resist

It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck. - Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.

Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing. - Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.

el koymak
seise
sahneye koymak
stage
yanlış yere koymak
misplace

Tom has a tendency to misplace things. - Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.

ortaya koymak
produce
aptal yerine koymak
fool

Tom didn't want to make a fool of himself. - Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.

Is it hard to fool you? - Seni aptal yerine koymak zor mu?

bir kenara koymak
set aside
dipnot koymak
annotate
gizlice koymak
steal
ortaya koymak
to put forward, to expose, to exhibit, to manifest
yürürlüğe koymak
put into effect
temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya koymak
rehash
aptal yerine koymak
make a fool of somebody
aptal yerine koymak
(deyim) make a fool of
ağızotu koymak
to prime
ağızotu koymak
prime
iç içe koymak
nest
karşı koymak
stand up to
karşı koymak
fight back

You've got to fight back. - Karşı koymak zorundasın.

We won't hesitate to fight back. - Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.

karşı koymak
confront

Someone has to confront Tom. - Biri Tom'a karşı koymak zorunda.

Someone has to confront him. - Biri ona karşı koymak zorunda.

koymak
affect
kural koymak
to set up a rule
kıymet koymak
(Ticaret) value
limit koymak
delimit
ortaya koymak
set forth
ortaya koymak
1. to bring up (a matter), put forth (something) for consideration. 2. to create, produce
ortaya koymak
exhibit
ortaya koymak
exert
sınır koymak
border
taşı gediğine koymak
to hit the nail on the head
tulumbaya su koymak
prime
vergi koymak
tax
yasa çıkarmak/koymak/yapmak
to make laws
yerine koymak
put back
yürürlüğe koymak
put into action
koymak
lay

The suspect had to lay all his things on the table. - Şüpheli tüm eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.

The suspect had to lay all his personal effects on the table. - Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.

kenara koymak
put away
cesaretle karşı koymak
brave
birbirine yakın koymak
juxtapose
devreye koymak
switch on
el koymak
glom
el koymak
(deyim) have in hand
el koymak
embargoing
el koymak
emprise
etiket koymak
ticket
haciz koymak
seize
haciz koymak
(Kanun) levy
haciz koymak
confiscate
haciz koymak
sequestrate
isim koymak
call
ismini koymak
name
kanun koymak
legislate
koymak
apply
koymak
establish
koymak
inlet
koymak
sadden
koymak
locate
koymak
impose
koymak
buffoon
koymak
(Bilgisayar) insert
koymak
nestle
koymak
stand

We need strong leaders who are not afraid of standing up to political correctness. - Bizim politik doğruluğa karşı koymaktan korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var.

koymak
move
koymak
appoint
koymak
elapse
koymak
station
kural koymak
lay down
kutu içine koymak
incase
limit koymak
demark
marka koymak
label
ortaya koymak
put forward
ortaya koymak
centre
ortaya koymak
expose
ortaya koymak
manifest
ortaya koymak
reveal
oyunu sahneye koymak
mount a production of
posta koymak
cow
posta koymak
intimidate
pul biber koymak
pepper
rehine koymak
(Kanun) secure
rehine koymak
(Kanun) hypothecate
rehine koymak
mortgage
rehine koymak
(Ticaret) put in pawn
resimler koymak
illustrate
sahneye koymak (oyunu)
produce
sahneye koymak (oyunu)
put on
tefe koymak
ridicule
tefe koymak
make cracks about
tehlikeye koymak
jeopardize
teneke kutu içine koymak
tin
uygulamaya koymak
(Hukuk) to make applicable, to put into effect, to put into practice
yasa koymak
(Kanun) legislate
yasa koymak
(Kanun) lay down a law
yem koymak
bait
yerine koymak
substitute for

It's a word I'd like to find a substitute for. - Bu yerine koymak için bulmak istediğim bir kelime.

yerine koymak
put something back
yerine koymak
put something away
yerine koymak
put in position
yerine koymak
put away
önüne koymak
dish up
f allg. nizama koymak, getirmek
f allg. put in order, to bring
giyinmek, koymak, örtünmek
to dress up, put, to cover
kutu içine koymak
case
ortaya koymak
introduce
oyuğa koymak
niche
rehine koymak
pledge
tanı koymak
Diagnose
teşhis koymak
(Tıp, İlaç) Diagnose
vergi koymak
(Ekonomi) Excise, tax
yerine koymak
1. Put something away, put something back2: Take for 3. Substitute
yerine koymak
case
yürürlülüğe koymak
Bring into force, bring into effect
التركية - التركية

تعريف -e koymak في التركية التركية القاموس.

koymak
Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek: "Öteki elini doktorun omzuna koydu."- S. F. Abasıyanık
yoluna taş koymak
Engellemek
-e koymak
المفضلات