تعريف -e ilgi في التركية الإنجليزية القاموس.
- -e ilgi
- interes tin
- ilgi
- attention
Tom always wants to be the center of attention.
- Tom her zaman ilgi odağı olmak ister.
My children share my attention.
- Çocuklar benim ilgimi paylaşırlar.
- ilgi çekici
- interesting
The magazine you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
This book is interesting and, what is more, very instructive.
- Bu kitap ilgi çekicidir,üstelik çok eğitici.
- ilgi
- interest
He has no interest in politics.
- Onun politikaya ilgisi yok.
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- ilgi
- relevance
Relevance is a key element in communication.
- İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.
Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial.
- İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.
- ilgi
- relevancy
- ilgi
- concern
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- ilgi çekme
- appeal
- ilgi
- care
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- ilgi uyandıran
- compelling
That's a very compelling story.
- Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- ilgi cümleciği
- relative
- ilgi zamiri
- relative
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi grubu
- interest
- geçici ilgi
- fad
- ilgi
- relevant
How dare you say that's not relevant!
- Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
- ilgi
- interesse
- ilgi
- concerns
Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them.
- Politika insanları onları ilgilendiren şeylere karışmalarını önleme sanatıdır.
It concerns the State.
- Bu devleti ilgilendiriyor.
- ilgi
- connecting link
- ilgi
- countenance
- ilgi
- thought
I thought you might be interested in this.
- Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.
Tom never told me he was having suicidal thoughts.
- Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi.
- ilgi adılı
- (Dilbilim) pronoun
- ilgi adılı
- (Dilbilim) relative pronoun
- ilgi alanları
- interests
- ilgi alanı
- area of interests
- ilgi alanı
- field of interest
- ilgi alanı
- province
- ilgi alanı
- area of interest
- ilgi alanı bilgisi
- domain knowledge
- ilgi cumlecikleri
- (Dilbilim) relative clauses
- ilgi duymak
- take interest in
- ilgi duymak
- interested
- ilgi duymak
- to be interested
- ilgi duymak
- be interested in
- ilgi duymak
- be interested
- ilgi duymayan
- uninterested
- ilgi gerektiren
- demanding
- ilgi görmek
- get attention
- ilgi görmek
- attract attention
- ilgi görmek
- draw interest
- ilgi göstermek
- take an interest in
- ilgi göstermek
- show interest
- ilgi göstermemek
- be indifferent to
- ilgi kurmak
- (Bilgisayar) refer
- ilgi merkezi
- focal point
- ilgi merkezi
- limelight
- ilgi odağı
- focus of interest
- ilgi odağı olmak
- be the centre of attraction
- ilgi odağı olmak
- be spotlighted
- ilgi odağı olmak
- be in the limelight
- ilgi odağı olmak
- be the center of interest
- ilgi toplamak
- arouse interest
- ilgi uyandırma
- arouse interest
- ilgi uyandırmak
- spark
- ilgi uyandırmak
- entrance
- ilgi çeken kimse
- draw
- ilgi çeken olay
- draw
- ilgi çekici
- challenging
It is challenging and I am learning a lot.
- O ilgi çekici ve ben çok şey öğreniyorum.
This is a very challenging obstacle course.
- Bu çok ilgi çekici bir engel parkuru.
- ilgi çekici
- attracted
He's attracted to Asian girls.
- O Asyalı kızlar için ilgi çekici.
Tom seems attracted to Mary.
- Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.
- ilgi çekici
- quicken the pulse
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- arouse interest
- life karşı ilgi
- (Tekstil) fiber affinity
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- marazi şeylere ilgi duyan
- morbid
- ilgi
- relationship
My relationship with Tom is none of your business.
- Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
My relationship with Tom isn't your concern.
- Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
- ilgi
- liking
- gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
- hearts of endearment, words of interest pointer
- göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
- thanks for your interest
- ilgi alanı
- interest
Tom has a wide range of interests.
- Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- ilgi duymak
- Be interested (in), take interest in
- ilgi eki
- additional interest of
- ilgi gören
- Interesting, attractive, absorbing, intriguing
- ilgi gösterme
- attention
- ilgi ile karşılanabilecek haber
- news could be against the interest
- ilgi ve dikkat çekici olma durumu
- state interest and be attractive
- ilgi, menfaat
- interests, interests
- ilgi, özen
- attention, attention
- aşırı ilgi duymak
- be caught up in
- başka ilgi çekici neler var
- What other interesting things are there to see
- belirlenmiş ilgi sahası
- (Askeri) named area of interest
- biraz ilgi göstermek
- give some thought to
- biraz ilgi göstermek
- have some thought to
- bireysel ilgi ve yetersizlik
- (Askeri) individual concern and deficiency
- birçok şeye ilgi duyan adam
- man of wide interests
- ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
- (Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
- dışa yönelik ilgi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- esas ilgi
- (Askeri) primary interest
- gereken ilgi
- necessary interest
- gereken ilgi
- necessary concern
- günlük ilgi ve dikkat
- ordinary care
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
- (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- ilgi
- relation
If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
- İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- ilgi
- attachment
- ilgi
- reference
I apologize that I'm not able to give a better reference to this work.
- Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
I copied down several useful references on gardening.
- Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.
- ilgi
- relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
- ilgi
- bearing
- ilgi
- connexion
- ilgi
- affinity
- ilgi
- involvement
Tom denied any involvement in the killing.
- Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.
- ilgi
- solicitude
- ilgi
- chem. affinity
- ilgi
- curiosity
- ilgi
- connection
I have no connection the matter.
- Konuyla hiçbir ilgim yok.
Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
- Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- ilgi
- respect
With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company.
- Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.
With respect to these letters, I think the best thing is to burn them.
- Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.
- ilgi
- relation, connection; relevance
- ilgi
- regard
Do you have anything to say with regard to this matter?
- Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army.
- Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.
- ilgi
- interest, concern
- ilgi
- relativeness
- ilgi
- sympathy
- ilgi
- pertinence
- ilgi adılı
- relative pronoun ilgi zamiri
- ilgi alanı
- pursuit
- ilgi alanı
- domain
- ilgi alanı sınırları
- (Hukuk) purview
- ilgi alaında olmayan sinyal
- (Askeri) signal not of interest
- ilgi anketleri
- (Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
- ilgi cetveli
- (Ticaret) affinity diagram
- ilgi cümleciği
- relative clause
- ilgi duymak
- give importance to
- ilgi duymak
- to be interested (in), to take interest in
- ilgi duymak
- care
- ilgi duymak
- to be interested in
- ilgi duymak
- go in for
- ilgi duymama
- incuriosity
- ilgi duymamak
- show no interest
- ilgi duymamak
- be uninterested in
- ilgi eki gram
- the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki)
- ilgi eylemi
- (Dilbilim) linking verb
- ilgi grubu
- (Ticaret) community of interest
- ilgi görmemek
- fall flat
- ilgi gösterilmeyen
- uncared
- ilgi göstermek
- to show interest in
- ilgi göstermek
- to show interest
- ilgi göstermek
- develop
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) affinity labeling
- ilgi imlemesi
- (Denizbilim) covalent labeling
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
- (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- ilgi kanunu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
- ilgi konusu
- point of interest
- ilgi merkezi
- center of interest
- ilgi merkezi
- center of attraction
- ilgi odağı
- limelight
- ilgi odağı
- center of attraction
- ilgi odağı
- center of interest
- ilgi sahası
- (Askeri) area of interest
- ilgi süreci; öğretim programı
- (Askeri) period of interest; program of instruction
- ilgi takibi
- (Askeri) track of interest
- ilgi toplamak
- to arouse interest
- ilgi toplamak
- to attract attention
- ilgi uyandırmak
- (Hukuk) aroused considerable interest
- ilgi uyandırmak
- be of interest
- ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
- (Askeri) concern and deficiency reporting system
- ilgi yantümcesi
- relative clause
- ilgi yaymçözümü
- (Kimya) affinity chromatography
- ilgi zamiri
- relative pronoun ilgi adılı
- ilgi zamiri gram. possessive pronoun
- (e.g. onunki)
- ilgi çeken dava
- cause celebre
- ilgi çeken kimse
- cynosure
- ilgi çeken oyun
- drawcard
- ilgi çeken oyun
- drawing card
- ilgi çeken şey
- interest
- ilgi çekici
- absorbing
- ilgi çekici
- interesting, gripping
- ilgi çekici
- intriguing
That's quite intriguing.
- O oldukça ilgi çekici.
That actually sounds intriguing.
- O aslında ilgi çekici görünüyor.
- ilgi çekici
- attractive
What do you find attractive about her?
- Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?
- ilgi çekici bir şekilde
- grippingly
- ilgi çekici bir şekilde
- spectacularly
- ilgi çekici program
- drawing card
- ilgi çekici şey
- draw
- ilgi çekici şey
- goody
- ilgi çekmek
- to arouse interest
- ilgi çekmek
- draw attention
- ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
- camp
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- ilgi çekmeyen
- uninteresting
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
- O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.
- istihbarat ilgi sahası
- (Askeri) intelligence area of interest
- karşı cinse ilgi duyan
- straight
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- heterosexual
- karşı cinse ilgi duyan kimse
- hetero
- kimyasal ilgi
- chemical affinity
- marazi şeylere aşırı ilgi
- morbidness
- politikaya ilgi duymayan
- unpolitical
- özel ilgi
- speciality
- özel ilgi gemisi
- (Askeri) special interest vessel
- özel ilgi hedefi
- (Askeri) special interest target