We failed to persuade him.
- Onu ikna etmekte başarısız olduk.
She did her best to persuade him.
- O, onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
It was not easy to convince him.
- Onu ikna etmek kolay olmadı.
It is hard to convince Jack.
- Jack'i ikna etmek zordur.