I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi aldım.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
The stadium is adjacent to the school.
- Stadyum okula bitişiktir.
Please carry the chair into the adjacent room.
- Lütfen sandalyeyi bitişik odaya taşı.
Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
- Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
Tom thought he heard some voices in the next room.
- Tom bitişik odadan bazı sesler duyduğunu söyledi.
Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom Mary'ye bitişik komşuya gitmesini ve komşunun yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamasını söyledi.
He is our next door neighbor.
- O bizim bitişik komşumuz.
Does Mary live next door to the bus driver that worked with John?
- Mary John'la çalışan otobüs sürücüsüne bitişik mi yaşıyor?
She lived next door to us.
- O bizim bitişikte yaşadı.
There is an anteroom adjoining the library.
- Kütüphaneye bitişik bir bekleme odası var.
Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- Bitişik masada oturan, Almanca konuşan bir çiftti.