I know Tom is connected.
- Tom'un bağlı olduğunu biliyorum.
This telephone is connected to the fax machine.
- Bu telefon faks makinesine bağlıdır.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
- İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
He was bound hand and foot.
- Onun eli kolu bağlıydı.
He is deeply attached to her.
- O, ona derinden bağlıdır.
Mary is very attached to the little girl.
- Mary küçük kıza çok bağlı.
He was no longer dependent on his parents.
- O artık ebeveynlerine bağlı değil.
Tom is still dependent on his parents.
- Tom hâlâ anne ve babasına bağlıdır
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
We have to keep our dog tied.
- Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
Pain is inevitable. Suffering is optional.
- Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.
Even though it's optional, you should still do the homework.
- Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
Tom and Mary are very devoted to each other.
- Tom ve Mary birbirlerine çok bağlılar.
Tom and Mary are both very devoted parents.
- Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.
The royal jewels are kept under lock and key.
- Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.
Tom is not affiliated with Disneyland.
- Tom, Disneyland'a bağlı değildir.
I'm not affiliated with any party.
- Ben herhangi bir partiye bağlı değilim.
He played the Liszt sonata blindfolded.
- O, Liszt sonatını gözleri bağlı çaldı.