It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
She's vital to the mission.
- O görev için çok önemlidir.
The superpowers made significant progress in disarmament.
- Süper güçler silahsızlanmada önemli gelişme yaptılar.
Do you think that's significant?
- Onun önemli olduğunu düşünüyor musun?
Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
That is your major problem.
- O, senin önemli sorunundur.
Tobacco was one of their major crops.
- Tütün önemli ürünlerden biridir.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Hard work is an essential element of success.
- Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
The dissemination of scientific knowledge is essential.
- Bilimsel bilginin dağıtımı önemlidir.
It doesn't matter whether you come or not.
- Gelip gelmemen önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Statues of Buddha are notable works of Japanese art.
- Buda heykelleri Japon sanatının önemli eserleridirler.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
Coal is especially important.
- Kömür özellikle önemlidir.
Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
That's the only thing that's important.
- Önemli olan tek şey odur.
That's the only thing that's important.
- Önemli olan tek şey bu.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
Many parents think it's important for their children to learn how to speak French.
- Birçok ebeveynler çocuklarının Fransızca konuşmayı öğrenmelerinin önemli olduğunu düşünüyorlar.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
Tom's French has improved significantly.
- Tom'un Fransızcası önemli oranda gelişti.
Which countries have developed significantly during the past ten years?
- Son on yıl boyunca hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?
That's not important right now.
- O, şu anda önemli değil.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter which team wins the game.
- Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.
She seems to know something important.
- Önemli bir şey biliyor gibi görünüyor.
Tom wanted to tell Mary something important.
- Tom Mary'ye önemli bir şey söylemek istedi.
It does not matter that he did not know about it.
- onun hakkında bilmediği önemli değildir.
It does not matter to me whether you come or not.
- Gelip gelmemen benim için önemli değil.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
- Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
The international situation is becoming grave.
- Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
It's very important for Tom to visit his father's grave.
- Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
- İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanyanın başkenti ve onun en önemli şehri.
The tax increases affected our lives greatly.
- Vergi artışları hayatlarımızı önemli ölçüde etkiledi.
This matter is of great importance.
- Bu sorun çok önemlidir.
He is a person of importance.
- O önemli bir kişidir.
Today's paper contains nothing of importance.
- Bugünkü gazete önemli bir şey içermiyor.
Yeah, it's no big deal.
- Evet, bu hiç önemli değil.
Fuel economy is a big advantage of this car.
- Yakıt tasarrufu bu arabanın önemli bir avantajıdır.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
Considerable care is advised when driving in winter weather.
- Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.
The main thing is that we're healthy.
- Önemli olan sağlıklı olmamız.
A healthy and balanced diet is very important for all of us.
- Sağlıklı ve dengeli bir diyet hepimiz için çok önemlidir.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.