تعريف -ı aramak في التركية الإنجليزية القاموس.
- -ı aramak
- (Fiili Deyim ) search for
- aramak
- call
I just wanted to call you and let you know I'd be late.
- Sadece seni aramak ve geç kalacağımı bildirmek istedim.
Tom wanted to call the police, but Mary wouldn't let him.
- Tom polisi aramak istedi fakat Mary ona izin vermedi.
- aramak
- search
She went in search of her lost child.
- O, kayıp çocuğunu aramak için gitti.
Many men left for the West in search of gold.
- Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
- aramak
- look for
I have to look for my pen.
- Dolma kalemimi aramak zorundayım.
Tom has to look for a job.
- Tom bir iş aramak zorundadır.
- aramak
- seek
Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
- Hasret kaldığım saadeti aramak hakkım değil miydi?
Some Asians seek more technological solutions.
- Bazı Asyalılar daha teknolojik çözümler aramaktadır.
- aramak
- ask for
- aramak
- to look for, to seek, to hunt for, to rake about/around; to search, to frisk, to shake sb/sth down; to call, to give sb a buzz, to call sb up;" " telefon etmek; to long for, to miss; to ask for
- aramak
- quest
If you have any questions, don't hesitate to call.
- Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
If you have any more questions, please don't hesitate to call.
- Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
- didik didik aramak
- rummage
- sözlükte aramak
- look up
It is a good habit to look up new words in a dictionary.
- Yeni kelimeleri sözlükte aramak iyi bir alışkanlıktır.
- aramak
- forage
- aramak
- quest for
- aramak
- go for
- aramak
- miss
All the villagers went into the mountains to look for a missing cat.
- Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.
The police have given up looking for the missing child.
- Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.
- aramak
- ransack
- aramak
- call somebody up
- aramak
- long for
- aramak
- find
I'm not going to stop looking until I find Tom.
- Tom'u buluncaya kadar aramaktan vazgeçmeyeceğim.
Trying to find happiness only makes you unhappy.
- Mutluluğu aramak seni sadece mutsuz eder.
- aramak
- be on the look-out for
- aramak
- seek out
- aramak
- look
Mary has been looking for a guy like Tom.
- Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
I'm busy looking for an apartment.
- Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- aramak
- gun for
- aramak
- dial
- aramak
- respite
- aramak
- seek after
- aramak
- frisk
- aramak
- hunt up
- aramak
- call on
Don't bother to call on him.
- Onu aramak için zahmet etmeyin.
- aramak
- scrabble
- aramak
- go
- aramak
- (deyim) lay hold
- aramak
- have a look-see
- aramak
- seeks
- aramak (altın)
- prospect
- aramak (telefon)
- dial
- aramak telefon
- call
- aramak üzere
- in search of
- direkt aramak
- dial direct to
- elle aramak
- grope
- maden aramak
- (Argo) fossick
- petrol aramak
- prospect
- tekrar aramak
- recall
- tekrar aramak
- call back
- tekrar aramak
- redial
- 24 saat aramak
- to call 24 hours
- aramak for
- To search for
- köşe bucak aramak
- Poke about in every corner
- köşe bucak aramak
- Look for (someone, something) in every nook and cranny
- samanlıkta iğne aramak
- (deyim) Look for a needle in a haystack
- yardım aramak
- send for help
- yardım aramak
- shout for help
- yardım aramak
- look for help
- öküz altında buzağı aramak
- (Atasözü) When someone shows unnecessary amount of suspicion for an action
Do not search for a calf under an ox.
- öküz altında buzağı aramak
- to smell a rat (to be suspicious of a situation)
- Halep yolunda deve izi aramak
- to try to find a needle in a haystack
- acil durumdaki gemileri aramak için yapılmış uzay sistemi (Rus Uydu Sistemi)
- (Askeri) cosmicheskaya sistyema poiska avariynch sudov - space system for search of distressed vessels (Russian satellite system)
- altüst ederek aramak
- delve among
- altüst ederek aramak
- delve
- altını üstüne getirerek aramak
- ransack
- aramak
- (Konuşma Dili) to look for trouble. Arama! (Konuşma Dili) It's too much to expect
- aramak
- search for
They did not have time to search for it.
- Onu aramak için zamanları yoktu.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
- aramak
- search thoroughly
- aramak
- try to find
- aramak
- to inquire (after)
- aramak
- scout around
- aramak
- scout about
- aramak
- seek after; be spoiling for; miss; look for trouble
- aramak
- hunt out
- aramak
- to long (for), miss
- aramak
- to look (for), hunt (for), seek
- aramak
- hunt after
- aramak
- rout
- aramak
- seek for
- aramak
- hunt
Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.
- Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
He is busy with job hunting.
- O, iş aramakla meşguldür.
- aramak
- search , seek
- aramak
- comb
- aramak
- hunt for
- aramak
- to ask (for), demand
- aramak
- rummage
Tom rummaged through his closet looking for a pair of black shoes.
- Tom bir çift siyah ayakkabı aramak için dolabını didik didik aradı.
- aramak
- be on the lookout fo
- arayan kimseyi geri aramak
- call back
- araziyi köşe bucak aramak
- quarter
- av aramak
- raven
- av izini aramak
- quest
- ayıp aramak
- to keep finding fault
- ağzını aramak
- sound out smb
- ağzını aramak
- sound
- ağzını aramak
- to pump, to sound sb out
- ağzını aramak
- take a sounding
- ağız aramak
- sound out smb
- ağız aramak
- fly a kite
- ağız aramak
- pump
- ağız aramak
- take a sounding
- ağız aramak
- to feel the pulse, to see how the wind blows
- ağız/ını aramak
- to sound out (a person)
- bahane aramak
- cavil
- bahane aramak
- to seek a pretext
- bahane aramak
- to look for an excuse
- bela aramak
- to look for trouble
- bela aramak
- to look for trouble, to ask for trouble
- belâ aramak
- itch for trouble
- belâ aramak
- ask for trouble
- bokunda boklavat/boncuk bulmak/bokunda inci aramak
- to overestimate, praise undeservedly
- bucak bucak aramak
- to look for (someone, something) in every nook and corner
- bucak bucak aramak
- search every nook and cranny
- daha iyi koşullar aramak
- seek greener pastures
- daha sonra aramak
- get back to sb
- daha sonra aramak
- phone (somebody) back
- daha sonra aramak
- call (somebody) back
- derman aramak
- to seek a remedy
- destek aramak
- whistle up
- direkt aramak
- to dial direct to
- el yordamıyla aramak
- grope about
- el yordamıyla aramak
- grope
- el yordamıyla aramak
- poke about
- el yordamıyla aramak
- grabble
- el yordamıyle aramak
- fumble around
- el yordamıyle aramak
- fumble
- ev aramak
- go flat hunting
- eşeleyip aramak
- scrabble about
- fellek fellek aramak
- to search high and low (for)
- fellik aramak
- to search high and low (for)
- fellik fellik aramak
- search high and low
- filler hakkında bilgi aramak
- (Bilgisayar) elephant search
- fırsat aramak
- to look for a chance, seek an opportunity
- gizlice aramak
- snoop
- hakkını aramak
- make claims upon
- hakkını aramak
- to demand justice, to demand one's fair share
- hakını aramak
- to insist on one's rights
- her yerde aramak
- search high and low
- ilan vererek aramak
- advertize for
- ilan vererek aramak
- advertise for
- ilanla aramak
- to advertise
- izini aramak
- track down
- kan aramak
- to be out for blood
- kavga aramak
- (deyim) be spoiling for a fight
- kavga aramak
- to look for trouble
- kurt aramak
- worm
- kusur aramak
- nit pick
- köşe bucak aramak
- scour
- macera aramak
- to look for excitement and adventure
- maden aramak
- to prospect for
- maden aramak
- prospect
- meydan aramak
- to look for an opportunity
- meydan aramak
- look for an opportunity
- mumla aramak
- 1. to miss bitterly, feel the loss of grievously; to rue the absence of. 2. to crave (something virtually unfindable)
- mumla aramak
- to crave for, to hanker for
- saklanacak delik aramak
- to want to go through the floor (said when one is very embarrassed)
- samanlıkta iğne aramak
- look for a needle in a haystrack
- tabanca ile aramak
- gun for
- yiyecek aramak
- forage
- yol aramak
- to look for a way (to solve a problem)
- çağrı cihazını aramak
- page
- çubukla maden aramak
- dowse
- çubukla yeraltı suyu aramak
- dowse
- çözüm yolu aramak
- search a solution
- çözüm yolu aramak
- see about the way
- ödemeli aramak
- reverse the charge
- ödemeli aramak
- reverse the charges
- öküzün altında buzağı aramak
- 1. to try to account for what one is doing with ridiculous excuses. 2. to bark up the wrong tree
- üstünü aramak
- search
- üstünü aramak
- frisk
- üstünü aramak
- shake down
- üstünü aramak
- to search, to frisk
- üzerini aramak
- rub down