Önümüzdeki hafta beni görmeye gelmeyecek misin?
- Won't you come and see me next week?
Önümüzdeki Pazar seni görmeye geleceğim.
- I will come to see you next Sunday.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
İçeri girmek istemez misiniz?
- Don't you want to come inside?
Bir içki için girmek ister miydiniz?
- Would you like to come in for a drink?
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
- Even if he doesn't come, we'll have to begin.
Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
- I had to make sure Tom was still planning to come.
Ne olursa olsun bir şarkıcı olmak istiyorum.
- I wish to be a singer come what may.
Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- Tom had to go back the way he'd come.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.
- Come on, guys. This is not funny anymore.
He came to SF literature a confirmed technophile, and nothing made him happier than to read a manuscript thick with imaginary gizmos and whatzits.