(the state of being)

listen to the pronunciation of (the state of being)
الإنجليزية - التركية

تعريف (the state of being) في الإنجليزية التركية القاموس.

existence
{i} varoluş

Sivrisinekler varoluşumun felaketidir. - Mosquitoes are the bane of my existence.

Tanrı kavramı, varoluşumuz hakkındaki bilgisizliğimizi bastırmak için kurulmuş bir hayaldir. - The concept of God is a fantasy, created to placate our ignorance about our own existence.

existence
mevcudiyet
existence
{i} varlık

O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor. - She lives on another plane of existence.

existence
varoluşçuluk
existence
yaşayış biçimi
existence
vücut
existence
oluş

Malezya 1957'de oluştu. - Malaysia came into existence in 1957.

1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı. - In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence.

existence
yaşam biçimi
existence
ömür
existence
durmuş
existence
{i} hayat

Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir. - Unless a nation's existence is in peril, war is murder.

Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır. - The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.

existence
{i} hayat, yaşam
existence
{i} olma
الإنجليزية - الإنجليزية
existence