Is the GOP to blame for the current economic crisis?
- Şimdiki ekonomik kriz için cumhuriyetçi parti suçlanacak mı?
Our current house is too small, so we decided to move.
- Şimdiki evimiz çok küçük, bu yüzden taşınmaya karar verdi.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
- Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
We are groping for a way out of the present situation.
- Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
- Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
There's no time like the present.
- Şimdiki zaman gibi zaman yok.
My immediate boss is tough to please.
- Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
There is no heaven or hell. We can only live in the present.
- Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz.
There's no time like the present.
- Şimdiki zaman gibi zaman yok.
Shall we start the meeting now?
- Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
She is writing a letter now.
- O şimdi bir mektup yazıyor.
This sentence is in the present tense.
- Bu cümle şimdiki zamandadır.
I have not heard a word from him as yet.
- Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
- Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
Can you see where Tom is now?
- Şimdi Tom'un nerede olduğunu görebiliyor musun?
How many do you see now?
- Şimdi kaç tane görüyorsun?
I can't answer you here and now.
- Sana şimdi yanıt veremem.
I want you focus on the here and now.
- Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
Now that you are here, you can help do the cleaning.
- Şimdi buradaysan, temizlemeye yardım edebilirsin.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
- O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
We have to do this right away.
- Bunu şimdi yapmak zorundayız.
For you to come out and say that kind of thing now would just be pouring oil on the fire.
- Şimdi dışarıya gelmen ve o tür bir şey söylemen yangına körükle gitmek olur.
I heard a shot just now.
- Ben şimdi bir silah sesi duydum.
Where are you sitting at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
Where do you live at the moment?
- Sen şimdi nerede oturuyorsun?
But for the safety belt, I wouldn't be alive today.
- Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
We're very busy just now.
- Biz şimdi çok meşgulüz.
I heard a shot just now.
- Ben şimdi bir silah sesi duydum.
Nowadays, almost every home has one or two televisions.
- Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var.
That's not surprising nowadays.
- Şimdi bu sürpriz değil.