şiddette

listen to the pronunciation of şiddette
التركية - الإنجليزية
violence
Widespread fighting

Violence between the government and the rebels continues.

Action intended to cause destruction, pain, or suffering

We try to avoid violence in resolving conflicts.

{i} rough unwarranted force; injurious treatment; vehemence of expression; injury, wrong
Violence is behaviour which is intended to hurt, injure, or kill people. Twenty people were killed in the violence They threaten them with violence
The quality or state of being violent; highly excited action, whether physical or moral; vehemence; impetuosity; force
The infliction on people of physical injury or death, or the threat to do so All behavior cannot be neatly classified as either "violence" or "nonviolence," and several categories fall between these two extremes, including "destruction of property "
an act of aggression (as one against a person who resists); "he may accomplish by craft in the long run what he cannot do by force and violence in the short one"
Physical and non-physical harm that causes damage pain Injury or fear It is a public health and safety condition that often results from individual, social, economic, political, and institutional disregard for basic human needs Violence disrupts the school environment and results in a debilitation of personal development, which may lead to hopelessness and helplessness
Extreme force
a turbulent state resulting in injuries and destruction etc
If you do or say something with violence, you use a lot of force and energy in doing or saying it, often because you are angry. The violence in her tone gave Alistair a shock
Injury done to that which is entitled to respect, reverence, or observance; profanation; infringement; unjust force; outrage; assault
Physical Force exerted for the purpose of injuring another
is any attitude, word, or action that threatens or destroys the human dignity of a human person or groups of persons Violence can originate from individuals and from social structures
"Ibe overt expression of physical force against others or self, or the compelling of action against one's will on pain of being hurt or killed" (NRvfH, 1972, p 3)
the property of being wild or turbulent; "the storm's violence"
To assault; to injure; also, to bring by violence; to compel
şiddet
violence

The arrival of the troops led to more violence. - Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.

He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence. - O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.

şiddet
severity

His running away from home is due to his father's severity. - Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.

şiddet
{i} intensity

We were shocked by the intensity of our mother's anger. - Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.

şiddet
{i} force
şiddet
asperity
şiddet
volume
şiddet
(Kanun) virtue
şiddet
rage

The storm raged for three days. - Fırtına üç gün şiddetle devam etti.

The storm raged fiercely all that night. - Fırtına bütün o gece şiddetle esmişti.

şiddet
heavy

The heavy rains caused the river to flood. - Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.

As you know, we were late due to the heavy rain. - Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.

şiddet
turbulence

A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing. - Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.

şiddet
intension
şiddet
fervency
şiddet
impetus
şiddet
vehemence
şiddet
severeness
şiddet
vehemency
şiddet
roughness
şiddet
heaviness
şiddet
fury
şiddet
strength
şiddet
bitterness
Şiddet
amplitude

Fizik te ki manası.

şiddet
violent resistance
şiddet
fierceness
şiddet
sharpness
şiddet
stringency
şiddet
harshness, stringency, rigorousness
şiddet
edge
şiddet
harshness
şiddet
impetuosity
şiddet
intensity; severity; violence; vehemence
şiddet
intenseness
şiddet
acuteness
şiddet
rigour [Brit.]
şiddet
rigor

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing. - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.

şiddet
forcefulness
şiddet
lustiness
şiddet
violence; rage; vehemence; intensity; severity; fierceness; rigour, rigor; turbulence; brute force; force, strength
şiddet
rough stuff
şiddet
keenness
şiddet
forceful
şiddet
{i} smartness
şiddet
{i} virulence
şiddet
{i} rigour
şiddet
{i} tempest
şiddet
flame
şiddet
vehement

They are vehemently opposed to political correctness. - Onlar şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyorlar.

Tom vehemently denied the accusations. - Tom suçlamaları şiddetle reddetti.

şiddet
fieceness
şiddet
smart
şiddet
bovver
şiddet
lusty
şiddet
{i} sting
التركية - التركية

تعريف şiddette في التركية التركية القاموس.

şiddet
Hız. Duygu veya davranışta aşırılık: "Sesinin tonunda siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama vardı
şiddet
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
şiddet
"- Nı. Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
şiddet
(Osmanlı Dönemi) UDLET
şiddet
(Osmanlı Dönemi) DUGTA
şiddet
(Osmanlı Dönemi) HER'
şiddet
(Osmanlı Dönemi) ŞESASA
şiddet
(Osmanlı Dönemi) ARZA
şiddet
(Osmanlı Dönemi) LEHK
şiddet
(Osmanlı Dönemi) AMASE
şiddet
(Osmanlı Dönemi) ASÂR
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) KUHME
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ŞÜSUB
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ŞEZF
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) HAFEF
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ŞİBDİ'
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) EZME
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) SANABİR
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) NAYİBE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) SEKRE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ÂSÛR
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ASKERE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) AZÂZE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) UFFARE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) DALAA
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ZALF
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) LE'VA
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) GAMRE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) GAMR
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ARARE
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) LAHS
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) KASA
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) TALL
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) ÂVÂ'
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) KELB
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) LEZEN
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) CAYİHA
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) FEVERÂN
Şiddet
(Osmanlı Dönemi) DAFEF
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Ziyadelik
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Tecvidde: Harf sükun ile ve nefesin hepsi habs olarak sakin bir halde okunduğu zaman savtın asla akmamasına denir. Şiddet iki kısma ayrılır: Şedide-i mechure : Elif, bâ, cim, dal, tı harfleri.şedide-i mehmuse : Kaf ve tâ harfleri
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Sertlik, katılık
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Sıkılık
şiddet
Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
şiddet
Aşırılık
şiddet
Hız
şiddet
(Osmanlı Dönemi) MERASET
şiddet
(Osmanlı Dönemi) HÜLBE
şiddet
(Osmanlı Dönemi) HUMVE
şiddet
(Osmanlı Dönemi) TÎŞ
şiddet
(Osmanlı Dönemi) ITAK
şiddet
(Osmanlı Dönemi) HUMEYYA
şiddette
المفضلات