şişmek

listen to the pronunciation of şişmek
التركية - الإنجليزية
swell
to swell, get swollen; to become distended; to billow (in the wind); to become filled with air
expand
belly
bloat
swell out
to feel uncomfortably full, (for one's stomach) to feel too full (owing to overeating)
bulk
to swell; to become swollen; to become inflated; to get/grow fat; to be distended; to expand; to feel ashamed; to be too tired to go on
swell up
to get winded, become completely out of breath
distend
become tumid
balloon
fill
slang to be embarrassed, feel sheepish (after making a mistake)
tumefy
be puffed up
(Konuşma Dili) to act high and mighty, give oneself airs
bloat out
bulge
rise
be too tired to go on
inflate
too tired to go on
tumescent
to be too tired to go on
skewer
puff up
bilge
swelling
fill out
puff out
protuberate
şiş
{i} skewer

Tom skewered the marshmallow with his stick. - Tom sopasıyla hatmiyi şişledi.

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

şişme
swelling

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

şiş
swelling

He has a swelling on his head. - Onun kafasında bir şiş var.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

şiş
{i} spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

rüzgarla şişmek (yelken)
swell
şiş
(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

şiş
(Tıp) tubercle
şiş
excrescence
şiş
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

şiş
tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş
cooked on a skewer
şiş
tumor
şiş
poker
şiş
bilge
şiş
shish kebab
şişme
(Bilgisayar) inflate
şişme
expansion
şiş
turgescence
şiş
blain
şiş
bulgy
şiş
bulge
şiş
concretion
şiş
puff up
şiş
bulging

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

şiş
lump
şiş
tumescent
şiş
bump
şiş
swollen

Your feet are swollen because your shoes are too small. - Ayakkabıların çok küçük olduğu için ayakların şişmiş.

I went to see the river, which I found greatly swollen. - Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

şiş
{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

şişme
inflation
şişme
turgidity
şişme
tumefaction
şişme
distension
başı şişmek
Have a lump in the head
başı şişmek
Have a terrible headache
içi şişmek
Be bored very much
şiş
shish
Hüt Dağı gibi şişmek
to swell up immensely
balon gibi şişmek
balloon
kafası şişmek
to get mixed-up, to get confused
kafası şişmek
for one's head to be ringing (from noise); to feel fuddled (after a lot of mental effort)
rüzgârla şişmek
billow
rüzgârla şişmek
swell
rüzgârla şişmek
billow out
yüreki şişmek
to feel very weary, bored, or depressed (after having endured something for a long time)
şiş
(fırın) roasting jack
şiş
tumefaction
şiş
needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
blown up
şiş
skewer; spit
şiş
wart
şiş
rising
şiş
turgid
şiş
broach
şiş
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
şiş
protuberant
şiş
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
şiş
swell

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

The toothache made his face swell up. - Diş ağrısı onun yüzünü şişirdi.

şiş
knitting needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
(kebap) spit
şiş
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şişme
inflatable

Tom slept on the inflatable mattress. - Tom şişme yatak üzerinde uyudu.

Tom slept on an inflatable bed. - Tom şişme bir yatakta uyudu.

şişme
swelling, swell, inflation; iflatable
şişme
puffing
şişme
swell

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

şişme
puff
şişme
intumescence
şişme
inflated
şişme
(Nükleer Bilimler) ballooning
şişme
tumescence
şişme
distend
التركية - التركية
İçi hava veya gazlarla dolarak gerilmek
Bozulmak, bozum olmak, utanmak
Gururlanmak, büyüklenmek
İçine yabancı bir maddenin girmesiyle veya başka bir etkiyle gerilmek, kabarmak
Çok yemek yiyerek rahatsız olacak kadar doymak
Yorularak koşuyu veya müsabakayı sürdüremez olmak
Utanmak, mahcup olmak
Vücudun bir yeri içine yabancı bir maddenin girmesiyle veya başka bir etkiyle gerilmek, kabarmak: "İhtiyar kadın sabahın bu saatinde, ağlamaktan şişmiş gözlerim, sararmış yüzümle beni görünce şaşırdı."- R. N. Güntekin. Çok yemek yiyerek rahatsız olacak kadar doymak
Bir şey emerek hacmi büyümek, genişlemek
(Osmanlı Dönemi) NEFHA
(Osmanlı Dönemi) REBT
içi şişmek
Çok bunalmak, sıkılmak
şiş
Şişmiş olan yer, şişlik
şiş
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
şiş
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
şiş
ince uzun çubuk
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık
şiş
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şişme
Şişmek işi
şişme
(Osmanlı Dönemi) VEREM
şişmek
المفضلات