şişme

listen to the pronunciation of şişme
التركية - الإنجليزية
swelling

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

inflatable

Tom slept on an inflatable bed. - Tom şişme bir yatakta uyudu.

Tom slept on the inflatable mattress. - Tom şişme yatak üzerinde uyudu.

swelling, swell, inflation; iflatable
puffing
swell

You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

puff
intumescence
tumefaction
distension
inflated
(Bilgisayar) inflate
expansion
inflation
turgidity
(Nükleer Bilimler) ballooning
tumescence
distend
şişmek
swell
şiş
{i} skewer

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

Tom skewered the marshmallow with his stick. - Tom sopasıyla hatmiyi şişledi.

şiş
swelling

He has a swelling on his head. - Onun kafasında bir şiş var.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

şişme bebek
Jam doll
şişme kadın
Inflatable woman
şişme basıncı
swelling pressure
şişme bot
rubber dignhy
şişme bot
inflatable boat
şişme bot
rubber boat
şişme bot
air raft
şişme bot
pneumatic float
şişme değeri
water imbition value
şişme haslığı
resistance to swelling
şişme indisi
swelling index
şişme var
I have a swelling
şişme yatak
air mattress

Tom slept on the air mattress. - Tom şişme yatak üzerinde uyudu.

şiş
{i} spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

şişmek
swell up
şişmek
rise
şiş
(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

şiş
(Tıp) tubercle
şiş
excrescence
şiş
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

şiş
tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş
cooked on a skewer
şiş
tumor
şiş
poker
şiş
bilge
şiş
shish kebab
şişmek
be too tired to go on
şişmek
inflate
şişmek
too tired to go on
şişmek
tumescent
şişmek
to be too tired to go on
şişmek
skewer
şişmek
puff up
şişmek
bilge
şişmek
swelling
şişmek
fill out
şiş
turgescence
şiş
blain
şiş
bulgy
şiş
bulge
şiş
concretion
şiş
puff up
şiş
bulging

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

şiş
lump
şiş
tumescent
şiş
bump
şiş
swollen

My feet are a little swollen. - Ayaklarım biraz şişti.

My hands and legs are swollen. - Benim ellerim ve ayaklarım şişti.

şiş
{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

şişmek
puff out
şiş
shish
şişme bebek
inflatable doll
erken şişme
(Gıda) early blowing
sert karinalı şişme bot
(Askeri) rigid hull inflatable boat
su geçirmez şişme bot
(Askeri) rubberized inflatable boat
şiş
(fırın) roasting jack
şiş
tumefaction
şiş
needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
blown up
şiş
skewer; spit
şiş
wart
şiş
rising
şiş
turgid
şiş
broach
şiş
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
şiş
protuberant
şiş
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
şiş
swell

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

The toothache made his face swell up. - Diş ağrısı onun yüzünü şişirdi.

şiş
knitting needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
(kebap) spit
şiş
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şişmek
to swell, get swollen; to become distended; to billow (in the wind); to become filled with air
şişmek
expand
şişmek
belly
şişmek
bloat
şişmek
swell out
şişmek
to feel uncomfortably full, (for one's stomach) to feel too full (owing to overeating)
şişmek
bulk
şişmek
to swell; to become swollen; to become inflated; to get/grow fat; to be distended; to expand; to feel ashamed; to be too tired to go on
şişmek
to get winded, become completely out of breath
şişmek
distend
şişmek
become tumid
şişmek
balloon
şişmek
fill
şişmek
slang to be embarrassed, feel sheepish (after making a mistake)
şişmek
tumefy
şişmek
be puffed up
şişmek
(Konuşma Dili) to act high and mighty, give oneself airs
şişmek
bloat out
şişmek
bulge
şişmek
protuberate
التركية - التركية
Şişmek işi
(Osmanlı Dönemi) VEREM
şişmek
İçi hava veya gazlarla dolarak gerilmek
Şişmek
(Osmanlı Dönemi) NEFHA
Şişmek
(Osmanlı Dönemi) REBT
şiş
Şişmiş olan yer, şişlik
şiş
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
şiş
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
şiş
ince uzun çubuk
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık
şiş
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şişmek
Bozulmak, bozum olmak, utanmak
şişmek
Gururlanmak, büyüklenmek
şişmek
İçine yabancı bir maddenin girmesiyle veya başka bir etkiyle gerilmek, kabarmak
şişmek
Çok yemek yiyerek rahatsız olacak kadar doymak
şişmek
Yorularak koşuyu veya müsabakayı sürdüremez olmak
şişmek
Utanmak, mahcup olmak
şişmek
Vücudun bir yeri içine yabancı bir maddenin girmesiyle veya başka bir etkiyle gerilmek, kabarmak: "İhtiyar kadın sabahın bu saatinde, ağlamaktan şişmiş gözlerim, sararmış yüzümle beni görünce şaşırdı."- R. N. Güntekin. Çok yemek yiyerek rahatsız olacak kadar doymak
şişmek
Bir şey emerek hacmi büyümek, genişlemek
şişme
المفضلات