This is the town I told you about.
- Bu sana bahsettiğim şehir.
Do you have any sightseeing tours of this town?
- Bu şehirle ilgili gezi turlarınız var mı?
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
This is the biggest hotel in this city.
- O bu şehirdeki en büyük oteldir.
The Loch Ness monster is an urban myth.
- Loch Ness canavarı bir şehir efsanesidir.
A carcass has been found at the urban park.
- Şehir parkında bir iskelet bulundu.
Cities and provinces along the Yangtze River in central China are grappling with the country's worst drought in more than 50 years.
- Merkezi Çin'de Yangtze nehri boyunca şehirler ve taşra 50 yıldan daha fazla bir süredir ülkenin en kötü kuraklığı ile boğuşuyor.
New York is a big city.
- New York büyük bir şehir.
New York, where my father is staying on business, is a much more dangerous city than Tokyo.
- Babamın iş nedeniyle kaldığı New York, Tokyo'dan çok daha tehlikeli bir şehirdir.
It's the best burger in town.
- Bu, şehirdeki en iyi burger.
Amerika'daki en tehlikeli kenttir.
- Orası Amerika'daki en belalı şehir.
Güzel bir kentte yaşıyoruz.
- Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.