What an unlucky boy I am!
- Ne şanssız bir çocuğum!
I'm not cut out for gambling. Maybe I'm just unlucky, but working for my pay is more of a sure thing.
- Ben kumar için biçilmiş kaftan değilim. Belki sadece şanssızım fakat maaşım için çalışmak daha emin bir şeydir.
It would be unfortunate if he were to fail.
- O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
She sympathized with those unfortunate people.
- Şu şanssız insanlara acıdı.
Tom has had many unhappy experiences.
- Tom'un çok şanssız deneyimleri olmuştur.
When Tom lost his wallet, he was out of luck.
- Tom cüzdanını kaybettiğinde şanssızdı.
Luckily, I was able to get the tickets yesterday.
- Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
- Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne şansın.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
Most people judge men only by their success or their good fortune.
- Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
Sami went to Canada, looking for opportunity.
- Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.