If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
Most people judge men only by their success or their good fortune.
- Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky.
- Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
Sami went to Canada, looking for opportunity.
- Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.