üzül

listen to the pronunciation of üzül
التركية - الإنجليزية
{f} worry

Don't worry about it. - Onun hakkında üzülme.

Tom doesn't need to worry about a thing. Mary will take care of everything. - Tom'un bir şey hakkında üzülmesine gerek yok. Mary her şeyle ilgilenecek.

{f} moped
{f} regret

Don't cross him or you'll regret it. - Onunla karşılaşma yoksa üzülürsün.

He deeply regretted this loss. - O, bu kayba son derece üzüldü.

{f} worried
deplore
repine
sorrow

Delight is the opposite of sorrow. - Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.

üz
{f} depressing
üz
{f} depressed

Reading this philosophy book is making me depressed. - Bu felsefe kitabını okumak beni üzüyor.

Remembering it depressed me. - Hatırlamak beni üzdü.

üz
{f} chagrin
üz
{f} yearning
üz
depress

Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima. - Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.

Sami's sadness deepened into a depression. - Sami'nin üzüntüsü depresyona dönüştü.

üz
low

His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem. - Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.

üz
distressing

It was extremely distressing. - O son derece üzücüydü.

üz
desolate

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

üz
fash
التركية - التركية

تعريف üzül في التركية التركية القاموس.

üz
Dokuztaş oyunu
üzül
المفضلات