He went to America for the purpose of learning a new method of producing crops.
- Mahsulleri üretmek için yeni bir yöntem öğrenmek amacıyla Amerika'ya gitti.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
We're trying to generate business.
- Biz iş üretmeye çalışıyoruz.
We have to generate new revenue.
- Yeni gelir üretmek zorundayız.
Nuclear power plants rely upon the fission of uranium to generate heat.
- Nükleer enerji santralleri, ısı üretmek için uranyum fizyonuna dayanır.
Nuclear power is used to generate electricity.
- Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.
The trend is always to produce more products using fewer employees.
- Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.
If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do.
- Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.
Many of our clothes are made in Bangladesh because it's the cheapest place to manufacture them.
- Onları üretmek için en ucuz yer olduğundan dolayı elbiselerimizin çoğu Bengladeş'te yapılırlar.
Robots are used to manufacture cars.
- Robotlar araba üretmek içindir.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
To the best of my knowledge, this chemical will prevent germs from breeding.
- Bildiğim kadarıyla, bu kimyasal mikropların üremesini engelleyecek.
This chemical will prevent germs from breeding.
- Bu kimyasal mikropların üremesini engeller.
They are manufacturing TV sets in this factory.
- Onlar bu fabrikada TV setleri üretiyorlar.
We are planning changes to the manufacturing process.
- Biz üretim sürecinde değişiklikler planlıyoruz.
As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
- Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
To produce a good book, the eraser is often more important than the pencil.
- İyi bir kitap üretmek için, silgi kalemden genellikle daha önemlidir.
You will have to incubate the eggs artificially.
- Yumurtaları yapay olarak üretmek zorunda olacaksın.