Tom won't lower the price.
- Tom ücreti indirmeyecek.
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
You must pay the admission fee here.
- Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.
The lawyer's fee was very high.
- Avukatın ücreti çok yüksekti.
The union won a 5% wage increase.
- Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Would you be willing to send me a sample free of charge?
- Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?
What are the charges in this hotel?
- Bu otelde ücretler nedir?
How much does it cost to get in?
- Giriş ücreti ne kadar?
How much does it cost to get in?
- İçeri girmenin ücreti ne kadar?
How much is your hourly pay?
- Saatlik ücretin ne kadar?
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
The policemen demanded higher wages.
- Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.
One-fifth of my wages go to taxes.
- Ücretlerimin beşte biri vergilere gidiyor.
Is there a special rate for this tour?
- Bu tur için özel bir ücret var mı?
Bus rates have stayed the same for two years.
- Otobüs ücretleri iki yıl aynı kaldı.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
The workers pushed for a raise in salary.
- İşçiler ücret artışı istediler.
What's the minimum salary in the Czech Republic?
- Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.