Yaşam sürprizlerle doludur.
- Das Leben ist voller Überraschungen.
Tom başından beri sürpriz parti hakkında biliyordu.
- Tom wusste schon die ganze Zeit von der Überraschungsparty.
Bütün şehir hayrete düştü, belediye başkanı tutuklandı.
- To the astonishment of the whole city, the mayor was arrested.
Tom hayretle etrafına bakındı.
- Tom glanced around in astonishment.
Ona şaşkınlıkla baktı.
- He stared at her in astonishment.
O şaşkınlık içinde ona baktı.
- She stared at him in astonishment.
O, gerçeği öğrendiğinde, ona büyük sürpriz oldu.
- Great was her surprise when she knew the fact.
Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
- To our great surprise, he suddenly resigned.
Burada ne yapıyorsun? diye şaşkınlıkla bana sordu.
- What are you doing here? he asked me in surprise.
Mary şaşkınlıkla ona baktı.
- Mary stared back at him in surprise.
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
Jason was a taciturn individual, so it was always a real surprise when he said anything.
- Jason war ein wortkarges Individuum, daher war es immer eine echte Überraschung, wenn er etwas sagte.
To my surprise, she could not answer the question.
- Zu meiner Überraschung gelang es ihr nicht, die Frage zu beantworten.