Her yeri aradım fakat cüzdanımı bulamıyorum.
- Ich suchte überall, aber ich kann meine Geldbörse nicht finden.
Her yerde çiçek var, görmek isteyen için.
- Es gibt überall Blumen, für den, der sie sehen will.
Her zaman her yerde huysuz ihtiyarlar vardır.
- Immer und überall gibt es grantige alte Leute.
Her yerde çiçek var, görmek isteyen için.
- Es gibt überall Blumen, für den, der sie sehen will.
Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
- We travelled all over the country.
Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
- The man is well-known all over the village.
Döşemenin her tarafında kan vardı.
- There was blood all over the floor.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
- I have aches and pains all over my body.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Tom'u her yerde aradım ama bulamadım.
- I've looked all over for Tom, but I can't find him.
Tom bütün hikayeyi tekrar baştan dinlemek zorunda kaldı.
- Tom had to listen to the whole story all over again.
Size tekrar aşık olabilirim.
- I could fall in love with you all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Bu yeni baştan oluyor.
- It's happening all over again.
Bağırmak ve çığlık atmak seni hiç bir yere götürmez.
- Yelling and screaming is not going to get you anywhere.
Başka hiç bir yere gidemem.
- I can't go anywhere else.
Ona her yerde baktılar, ama hiçbir yerde bulamadılar.
- They looked everywhere for him, but couldn't find him anywhere.
Şemsiyemi hiçbir yerde bulamıyorum.
- I can't find my umbrella anywhere.
What happened? There's water all over the apartment.
- Was ist passiert? Überall in der Wohnung ist Wasser.
He was covered all over with white paint.
- Er war überall mit weißer Farbe bekleckert.