özelleşmiş

listen to the pronunciation of özelleşmiş
التركية - الإنجليزية

تعريف özelleşmiş في التركية الإنجليزية القاموس.

özel
{s} exclusive

It's one of the most exclusive addresses in the city. - Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.

We have exclusive rights to Tom's invention. - Tom'un buluşu için özel haklara sahibiz.

özel
specific

I wish I could be more specific. - Keşke daha özel olabilsem.

When I was little, my grandmother would put out a small bowl of milk specifically for hedgehogs. - Ben küçükken, anneannem özellikle kirpi için küçük bir kase süt koyardı.

özel
{s} special

Do you have any special reason why you want to go to America? - Amerika'ya gitmek için özel bir nedenin var mı?

What does the special taste like? - Özel lezzet neye benziyor?

özel
personal

Tom has a personal bodyguard. - Tom'un özel koruması var.

Personal life of Larry Ewing was shared in a website. - Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.

özel
especial

Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant. - Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.

I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian. - Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.

özel
particular

I don't think Tom is particularly handsome. - Tom'un özellikle yakışıklı olduğunu sanmıyorum.

Tom wasn't feeling particularly talkative. - Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.

özel
confidential
özel
private

My boss called me down for making private calls on the office phone. - Patronum ofis telefonundan özel görüşme yaptığım için beni azarladı.

Private detectives were hired to look into the strange case. - Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.

özel
special; exceptional
özel
{s} individual
özel
{s} extraordinary
özel
{s} sole
özel
(Bilgisayar) custome
özel
airs
özel
one-off
özel
magnify
özel
(Latin) ad hominem
özel
teteatete
özel
special risk
özel
privacy

Please respect my privacy. - Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.

özel
esoterical
özel
dedicated

Tom is a dedicated teacher. - Tom özel bir öğretmendir.

The dedicated bike zone is most often at the rear of the train. - Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.

özel
{s} proper

You are not allowed here. This is private property. - Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.

It's a very large property. - Bu çok büyük bir özellik.

özel
distinctive

The Japanese language has many distinctive characteristics. - Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.

Japan has many distinctive traits. - Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.

özel
peculiar

Each language has its peculiarities. - Her dilin özellikleri vardır.

özel
magistral
özel
protected
özel
specific of
özel
specific to
özel
private; personal; special; particular; specific; distinctive
özel
very

You handled that particular problem very well. - O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.

Laura is very particular about her clothes. - Laura elbiseleri hakkında çok özel.

özel
state

The private colleges and universities of the United States are autonomous. - ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.

özel
intimate
özel
(Askeri) senior officer present afloat (USN) - mevcut kıdemli subay (denizde) SO-peculiar special operations-peculiar - özel harekat
özel
custom , private , special
özel
proprietary
özel
ad hoc
özel
privy
özel
self

Generosity is an important trait in today's selfish society. - Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.

özel
closet
özel
express

We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one. - Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.

As my watch was slow, I missed the special express. - Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.

özel
esoteric
özel
custom, private, special
özel
teteàtete
التركية - التركية

تعريف özelleşmiş في التركية التركية القاموس.

Özel
hususi
Özel
mahsus
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
özel
Dikkatle değer, istisnai
özel
Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususi, zati: "Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta."- N. Cumalı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususî, zatî
özel
Her zaman görülenden, olağandan farklı
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan: "Kendisini özel olarak görmek istediğini söyledi."- F. R. Atay
özelleşmiş
المفضلات