önlemek

listen to the pronunciation of önlemek
التركية - الإنجليزية
avoid

Flares are used to avoid heat-seeking missiles. - Fişekler ısı arayan füzeleri önlemek için kullanılır.

Please try your best to avoid accidents. - Lütfen kazaları önlemek için elinizden geleni yapın.

prohibit
prevent

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.

Tom couldn't have done anything to prevent the accident. - Tom kazayı önlemek için bir şey yapmış olamazdı.

(Hukuk) to prevent

Tom couldn't have done anything to prevent the accident. - Tom kazayı önlemek için bir şey yapmış olamazdı.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

prevent from
avert
to prevent, to prohibit, to block, to stop, to check, to avoid, to repress, to thwart, to avert
preclude
circumvent
foil
counter to
(deyim) put off
exclude
to stop, check; to prevent
bar
inhibit
supress
to stop, waylay
intercept
arrest
estop
bank

Cyprus is struggling to avoid bankruptcy. - Kıbrıs iflası önlemek için mücadele ediyor.

forestall

Our aim is to forestall all those risks. - Amacımız tüm bu riskleri önlemektir.

foreclose
get under control
face up to
counterwork
frustrate
keep back
head off
obviate
occlude
baffle
(tehlike) ward off
jugulate
ward off

We sprinkle salt to ward off bad luck. - Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.

{f} suppress
{f} thwart
repress
block
remedy
discourage
stop
check
interdict
prevent to
{f} stay
{f} ward

We sprinkle salt to ward off bad luck. - Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.

önlemek için mücadele etmek
fightback
önle
{f} foiled
önleme
avoidance of
önleme
{i} interception
önle
prevent

What prevented her from coming yesterday? - Dün onun gelmesini ne önledi?

We must take measures to prevent traffic accidents. - Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.

akmasını önlemek
stem
buzlanmayı önlemek
de-ice
gelişmesini önlemek
stunt
hareketini önlemek
immobilize
uçuşu önlemek
(Havacılık) ground
önle
(Bilgisayar) block

Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s. - Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.

önleme
avoidance
önleme
repress
önleme
inhibition
önleme
repressing
önle
{f} precluding
önle
{f} forestalling
önle
{f} counteracting
önle
{f} repressed
önle
repress
önle
obviate
önle
{f} repressing
önle
forestall

Our aim is to forestall all those risks. - Amacımız tüm bu riskleri önlemektir.

This campaign cannot forestall new Zika virus outbreaks. - Bu kampanya yeni Zika virüs salgınlarını önleyemez.

önle
{f} prevented

His pride prevented him from asking others for help. - Onun gururu başkalarından yardım istemeyi önledi.

What prevented her from coming yesterday? - Dün onun gelmesini ne önledi?

önle
{f} foil
önle
circumvent
önleme
prevention

This week is Fire Prevention Week. - Bu hafta yangın önleme haftası.

We are a suicide prevention organization. - Biz bir intihar önleme örgütüyüz.

önleme
prophylaxis
önleme
{i} hindrance
önleme
{i} precluding
önleme
clampdown
önleme
{i} forestalling
önleme
{i} counteracting
önleme
repression
olmasını önlemek
avert
önle
prevent from
buzlanmayı önlemek
de ice
büyümesini önlemek
dwarf
erken davranıp önlemek
forestall
gelişimini önlemek
retard
kartelleşmeyi önlemek
decartalize
kutuplaşmayı önlemek
depolarise
kutupsallığını önlemek
depolarize
manyetizmayı önlemek
(Fizik) demagnetise
sayı yapmasını önlemek
save
sayıyı önlemek
blank
önle
avert

No one can avert death. - Hiç kimse ölümü önleyemez.

Skillful diplomacy helps to avert war. - Becerikçi diplomasi, savaşı önlemeye yardımcı olur.

önle
preventfrom
önleme
avoiding
önleme
circumvention
önleme
frustration
önleme
arrest
önleme
containment
önleme
suppression
önleme
preclusion
التركية - التركية
Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek: "Yakın felaketi önlemek için esaslı tedbir almak güçtür."- F. R. Atay
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak: "Her an bu tempoyu duymamı kim, nasıl önleyecek?"- H. Taner
Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek
önleme
Önlemek işi
önlemek
المفضلات