He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
Your blade... Do you know its significance?
- Senin kılıcın. Onun önemini biliyor musun?
Did that have any special significance?
- Onun herhangi özel bir önemi var mıydı?
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
It is important to emphasize that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
He put great emphasis on spoken English.
- Konuşulan İngilizceye büyük önem verdi.
We should not place too much emphasis on money.
- Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
Travelling causes a significant amount of pollution.
- Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
I've got something more important on my mind at the moment.
- Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.
That's the least of our problems at the moment.
- Bu, şu an için sorunlarımız arasında en önemsiz olanı.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
Tom is under considerable stress.
- Tom önemli stress altında.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
An important characteristic of steel is its strength.
- Çeliğin önemli bir özelliği onun gücüdür.
It is important to strengthen the foundation.
- Temeli güçlendirmek önemlidir.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.