She stepped forward to shake his hand.
- Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
If you put your best foot forward, you will succeed.
- Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
Dan rejected Linda's sexual advances.
- Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
What is old age? First you forget names, then you forget faces, then you forget to pull your zipper up, then you forget to pull it down.
- Yaşlılık nedir? Önce isimleri unutursun, sonra yüzleri unutursun, sonra fermuarını çekmeyi unutursun, sonra onu indirmeyi unutursun.
The garden is in front of the house.
- Bahçe, evin önündedir.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postane var.
Statistics suggest that the population of this town will double in five years.
- İstatistikler bu şehrin nüfusunun beş yıl içinde iki katına çıkacağını öne sürmektedir.
If you put your best foot forward, you will succeed.
- Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
- Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
This is not a joke to be told in the presence of your parents.
- Bu, ailenin gözünün önünde anlatılacak bir fıkra değil.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom was the one who broke the windshield of Mary's car.
- Mary'nin arabasının ön camını kıran kişi Tom'du.
I saw Tom through the windshield.
- Arabanın ön camından Tom'u gördüm.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.