The future was better before.
- Gelecek daha öncesinden daha iyiydi.
Usually before a concert there is an announcement asking the audience to either turn off their phones or switch them to manner mode.
- Genellikle bir konser öncesinde seyirciden ya telefonlarını kapatmalarını ya da sessiz moda geçmelerini isteyen bir duyuru vardır.
An entrepreneur puts market share and profit before quality, an amateur intrinsic qualities before economical considerations.
He stood before me.
The period before us looks grim because of the economical crisis.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
- Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
Let's get things ready beforehand.
- İşleri önceden hazırlayalım.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell Tom it's a priority.
- Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce dikildi.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
Not being able to decide what the priority should be is the biggest problem.
- Önceliğin ne olması gerektiğine karar verememek en büyük sorundur.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.