He went to Paris two years ago.
- O, Paris'e iki yıl önce gitti.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
- Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Not being able to decide what the priority should be is the biggest problem.
- Önceliğin ne olması gerektiğine karar verememek en büyük sorundur.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
- Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
I need it by the morning of April 5, so it can be reviewed by other members prior to the meeting.
- 5 Nisan sabahına kadar ona ihtiyacım var, bu yüzden toplantıdan önce diğer üyeler tarafından gözden geçirilebilir.
It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
I expect her to come back before lunch.
- Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
That's clearly not a priority.
- O açıkça bir öncelik değil
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
Boxers have to weigh in before a fight.
- Boksörler bir maçtan önce tartılmak zorundalar.
I recognized him immediately since we had previously met.
- Daha önce tanıştığımız için onu hemen tanıdım.
This sentence has not previously been added to the Tatoeba project.
- Bu cümle daha önce Tatoeba projesine eklenmedi.
Ann has just finished writing her report.
- Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I just started using this site a little while ago.
- Bu siteyi biraz önce kullanmaya başladım.
Betty will be able to come before noon.
- Betty öğleden önce gelebilecek.
Your family should come before your career.
- Ailen kariyerinden önce gelmeli.
Tom says he wants to get married right away.
- Tom bir an önce evlenmek istediğini söylüyor.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
- Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
The sun just went down.
- Güneş biraz önce battı.
She just cleaned her room.
- O biraz önce odasını temizledi.
I have already eaten lunch.
- Daha önce öğle yemeği yedim.
Tom has already signed up for that class.
- Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
Have you made a speech in English before?
- Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı?
I turned off the TV because I had seen the movie before.
- Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
At first, I thought he was a teacher, but he wasn't.
- İlk önce öğretmen olduğunu sanmıştım ama değilmiş.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
In the first place, fashions change very quickly.
- İlk önce modalar çok hızlı değişir.
How did you hear about Tatoeba in the first place?
- Tatoeba'yı ilk önce ne zaman duydun?
Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
Many years ago, I visited the center of Hiroshima.
- Yıllar önce, ben Hiroşima'nın merkezini ziyaret ettim.
The flash of lightning precedes the sound of thunder.
- Şimşeğin ışığı gök gürültüsünün sesinden önce gelir.
Lightning precedes thunder.
- Şimşek gök gürültüsünden önce gelir.
Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
- Erkek arkadaşın seni beklemekten usandı ve şimdi az önce gitti.
It began raining just now.
- Az önce yağmur yağmaya başladı.
I only just left Tom.
- Az önce Tom'u terk ettim.
We've only just begun.
- Sadece az önce başladık.
You'll be there in no time.
- Bir an önce orada olacaksın.
You should tell Tom as soon as possible.
- Bir an önce Tom'a söylemelisin.
I found the book which I had lost the day before.
- Bir gün önce kaybettiğim kitabı buldum.
I lost the watch I had bought the day before.
- Bir gün önce aldığım saati kaybettim.
Zero comes before one.
- Sıfır birden önce gelir.
Zero is what comes before one.
- Sıfır birden önce gelen şeydir.
Tom left to go fishing shortly before dawn.
- Tom şafaktan hemen önce balık tutmaya gitmek için ayrıldı.
He reached home shortly before five o'clock.
- Saat beşten hemen önce eve vardı.
Boxers have to weigh in before a fight.
- Boksörler bir maçtan önce tartılmak zorundalar.